Hesabım
    Cin
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    Cin

    Hooper uzatmaları oynuyor...

    Yazar: Kaan Karsan

    Mevzu korku sineması olunca her coğrafyanın kendi kültürü dahilindeki mitlerden faydalanması epeydir alışık olduğumuz bir durum. Amerikalı bir yönetmenin İslam efsanelerinden faydalanmasını ise önce ilginç karşılayıp sonra merak mefhumuna yorabiliriz herhalde. Cinlere merak salan Amerikalı yönetmenimiz öyle eften püften biri de değil: Bir adet 70’ler (The Texas Chain Saw Massacre) bir adet de 80’ler fenomeni yönetmiş olan, bir zamanların yıldızlarından Tobe Hooper... Hooper’ın adı, her ne kadar kendisi uzun bir süredir ortalarda ilgiye mazhar bir işle görünmemiş olsa da, ismi geçen iki kült filmin hatırı sebebiyle herhangi bir ‘Cin’ filminden daha ilginç kılıyor “Cin”i ilk celseden.

    “Cin”, yeni doğmuş bebeklerini henüz altı günlükken kaybeden bir aile ile açılıyor. Ailenin psikolojik sorunları kadın ve erkek arasındaki ilişkiye de sıçramış vaziyette. New York’taki çıkmaz sokak hayatlarının ucuna ekleyebilecekleri yeni bir kapı arıyorlar. Memleketlerine, ailelerinin yanına, Arap Yarımadasına dönerlerse bir şeylerin düzelebileceğini varsayıyorlar. Ancak tahmin edersiniz ki hem bu bebek ölümünün ardında hem de memlekette, onları öngöremedikleri türden bir senaryo bekliyor.

    Tıpkı İstanbul gibi inşaat sektöründen beslenen Dubai’de geçen film, mekan olarak kendine bir rezidansı seçiyor. Hesaplarından kaçmak üzere ülkeye dönen ancak yepyeni hesaplarla karşılaşan çiftimizi, geldiklerinin henüz ilk gününde muhtelif tuhaflıklar bekliyor. Özellikle dönmek konusunda çeşitli çekinceleri olan Sarah, yepyeni evlerine musallat olan cinin karşısında dakikadan dakikaya izanını biraz daha yitiriyor.

    Tobe Hooper’ın “Cin”i, yönetmenin 80’ler akabinde neden piyasadan silindiğini tek başına özetleyebilecek kadar zengin bir materyal ihtiva ediyor. Tamamen eskimiş korkutma manevraları, dijital teknolojinin özellikle eski reflekslere sahip yönetmenlere hasar veren nitelikleriyle baltalanıyor. Sürprizini –adına sürpriz denilebilirse- henüz ilk dakikalarda açık eden öykü hakkında merak edecek hiçbir şey kalmadığı gibi yönetmenin sadece filmi bir şekilde tamamlamaya yönelik, şablon hamleleri de filmden alınabilecek keyif miktarını minimum düzeye çekiyor. Üstüne üstlük, Tobe Hooper ne karakterlerine ne de hikayesine yeterli önem atfediyor; ses kurgusuyla izlendiği anda tüketilen bir tekdüzelik meydana getiriyor.

    Bir zamanların çok önemli yönetmenlerinin mutlaka güncel kalması gereken korku sinemasını hiç takip etmiyor olmalarını görmek son derece üzücü. Zira “Cin” çok hevesli ama  tecrübesiz ve yeteneksiz bir yönetmenin bir ilk film olarak bile yapmak istemeyeceği bir film. Üzerine hiç düşünülmemiş, sonraki adımı hiç hesaplanmamış, sadece sıkıcı bir oryantalizm üzerine bina edilmiş...

    Tıpkı “Cin” gibi ucuz ama “Cin”in tam aksine gerçekten korkunç birşeyler izlemek istiyorsanız aynı yönetmenin 70’ler ve 80’lerde yaptığı filmleri raftan almanız yeterli olacaktır. İlla “Cin”i izlemek istiyorsanız ise mümkünse tüm beklentilerinizi bir kenara bırakın ve bir zamanların ‘yaratıcı’ yönetmeninin ne kadar köreldiğini fark etmeye hazır olun.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top