Tarantino'dan yıllar sonra usta işi bir seyirlik...
Yazar: Oktay Ege KozakDoksanların başında Amerikan sinemasının önde gelen çılgın yönetmenlerinden biri olan Quentin Tarantino'nun ‘her az bilinen filmden çalma' stiline nedense bir türlü ısınamamıştım. Sergio Leone, Sam Peckinpah, 70'lerin istismar filmleri, Shaw Kardeşler'in kung-fu sineması, eski usül samuray filmleri gibi çocukluğundan gelen favorilerini şuursuzca birbirine karıştırması beni hep biraz rahatsız etmiştir. Sonunda destekleyebileceğim bir "Tarantino çalıntı-festivali" sunuyor Zincirsiz (Django Unchained).
Tarantino severlere her zaman cevabım ‘daha çok başka filmler izledikçe, Tarantino'yu daha az seveceksiniz' olmuştur, çünkü filmlerinin çoğu genelde başka, yer yer daha başarılı filmlerden sahnelerin birer kolajı gibi. Tek gerçek şaheserinin Jackie Brown olduğunu düşünüyordum, çünkü Jackie Brown, yönetmenin, tür karikatürleri sunmak yerine sempati duyabileceğimiz ve başlarına ne geldiğini umursayabileceğimiz karakterler sunan tek filmiydi. Bilindik Tarantino çılgınlığı bekleyen hayranları Jackie Brown'un daha olgun yaklaşımını reddedince, o da hayranlarına karşı çıkmadı ve tipik Tarantino filmleri olan Kill Bill, Ölüm Geçirmez ve Soysuzlar Çetesi'ni sundu.
Bu filmlerle ilgili en büyük problemim, ki en çok Soysuzlar Çetesi'nde barizdir, yönetmenin yetmişlerin istismar sinemasını ne kadar sevdiğini belli ederken aynı zamanda çaresizce ‘saygıdeğer' birer art-house başarısı da yaratmaya çalışması... Bu filmler ‘pulp' kitaplarından veya eski usül intikam filmlerinden çıkma iki boyutlu karakterleri alıp, olmayacak yerde karakterlere derinlik katmaya uğraşıyordu. İşte bu yüzden Soysuzlar Çetesi tek bir film değil de, birbiriyle savaşan iki apayrı film gibiydi.
Fakat Zincirsiz ile Tarantino kendini affettiriyor çünkü bu sefer tek amacı Leone ve Peckinpah usülü, kan, intikam, silah ve her türlü karizma dolu bir epik yaratmak. Klasik anlamıyla bir şaheser değil belki, ama salonlarda eğlenmek için mükemmel olduğu kesin.
Şahsen o kadar uzun zamandır Jackie Brown gibi daha olgun bir film yaratmasını bekliyordum ki, art-house yaklaşımlarını umursamayıp sadece grindhouse sineması köklerine bağlı kalan bir yapımın ne kadar eğlenceli olabileceği aklıma gelmedi.
Zincirsiz, harikülade silahlı çatışma sahnelerinin Ennio Morricone müziği ve rap şarkılarının karışımı ile desteklendiği bir şiddet opusu, ve inanın bana, bu iyi bir eleştiri. Jamie Foxx'un canlandırdığı Django kötü köle tacirlerini kurşunla doldurup vücut parçalarını muazzam kan fışkırmaları ile (dandik CGI kan değil, neyse ki pratik kan efektleri kullanılmış) patlatıp da duvarlar gerçek anlamıyla kırmızıya boyandığında, kendimizi "blaxploitation" aracılığıyla spagetti western cennetinde buluyoruz.
Bu tipik bir intikam hikayesi ve etrafında oluşan karakterler gayet basit; filmin avantajı da bu zaten. Eski köle Django ve kölelik karşıtı ödül avcısı ortağı Doktor Schultz (Christoph Waltz,), Django'nun eşi Hildy'yi (Kerry Washington) kötü kalpli tarla baronu Calvin Candie'den (Leonardo DiCaprio) kurtarmaya ant içerler.
Dakika başı patlayan şiddetin yanında senaryo tabii ki Tarantino'ya özgün, acayip bir biçimde eğitimsel diyaloglarla dolu. Bu diyaloglar için Christoph Waltz'dan daha yerinde bir aktör düşünemiyorum artık. Kanımca Tarantino, Waltz ile sonunda kendi DeNiro'sunu buldu ve artık bundan sonraki bütün filmlerinde Waltz'a rol verse yeridir. Hatta bir sonraki filmde bütün rolleri canlandırsa bile olur bence. Soysuzlar Çetesi'ndeki Oscar'ını hak ettiği performansı Brad Pitt'in komedi şovu yüzünden biraz arka planda kalmıştı, fakat neyse ki bu sefer Tarantino Waltz'ın ön plana çıkmasına izin veriyor. Bir şerifi kasabanın ortasında vurup kasaba sakinleri ile konuştuğu sahne bile bilet parasına değer.
Tabii ki her Tarantino filminde olduğu gibi bir karakter neredeyse seyirciye seslenerek tarih veya biyoloji dersi veriyor. Bu sefer, DiCaprio siyahların kafatası anatomisi üzerine inanılmaz ırkçı bir monolog sunuyor. Bu sahne filmin en ürkütücü anı kanımca ve DiCaprio'nun, "Yeşilçam usülü kötü adam performansı" aslında gayet yerinde filmin tonu için; bu yüzden alkışlamak lazım.
Jamie Foxx, yetmişlerin Shaft kişiliğini andıran karizma ötesi bir performans sunuyor. Kanımca Django rolü için ilk seçim olan Will Smith, fazla şirin ve canayakın çıkabilirdi.
Zincirsiz (Django Unchained), umarsızca şiddetli ve bile bile kaba bir film. Fakat nasıl olduysa sadece Tarantino'nun bayıldığı sinemaya göndermede bulunmayan, kendi ayakları üstünde durabilen bir film aynı zamanda. Leone ve Peckinpah hayranlarını da mutlu edecektir...