Özellikle 2011 Oscar ödül törende Yönetmen Asgar Farhadi’nin Bir Ayrılık filmi parlayınca tüm gözler İran sinemasına çevrilmişti. Sarhoş Atlar Zamanı, Kaplumbağalar da Uçar filmlerinden hatırladığımız İranlı yönetmen Bahman Ghobadi'nin yeni filmi Gergedan Mevsimi.
Şahın devrilmesiyle işkencelere maruz kaldığı 30 yıllık mahkumiyet hayatından sonra, İstanbul'a yerleşen karısının, aşkının peşinden giden İranlı şair Sahel Farzan’i 90’ı aşkın filmde çalıştıktan sonra devrim öncesi Amerika’ya kaçmak zorunda kalarak oyunculuğa otuz yıldan fazla ‘ara’ vermiş Behrouz Vossoughi, onun öldüğünü sanan güzel karısını Monica Belluci, aralarında Arabesk filmindeki (Ertem Eğilmez, 1989) Necati Bilgiç misali dolanan kara kediyi Yılmaz Erdoğan başarıyla canlandırıyor. Ruj sahnesinde Yılmaz Erdoğan’ın oyunculuğu özellikle dikkat çekici.
Dizi Yönetmen’in, sinema filmi Yönetmen ve Oyuncu’nun, tiyatro ise yalnızca Oyuncu’nundur, derler. Dizilerdeki oyunculuğuna bir diyecek yokken, olamazken, sinema filmlerinde kendisine nazar değdiğini düşündüğümüz Beren Saat’in 124 filmindeki gibi neden Gergedan Mevsimi’nde de bu kadar tutuk olduğunu anlayamadık. Filmde Beren Saat’in ekürisi Belçim Bilgin’in canlı oyunculuğu, Beren Saat’le karşılaştırınca fazlaca atak kalıyor.
Monica Belluci’nin, komedi esintisi de içeren ve anlatım diliyle beğeni toplayan Malena (2000) filminde başına gelenler bir tarafa, Paris metrosunun altında uğradığı inanılmaz gerçekçi ve izleyen her kadının yüreğinde kendisinin de tecavüze uğruyor hissi yaratan olay film Dönüş Yok (Irreversible, 2002)’tan sonra şimdi bir de Yılmaz Erdoğan tarafından gözleri bağlı, bağsız tecavüze uğraması bıkkınlık yaratıyor.
Akışı olmayan, yavaş bir sanat filmi ile Yeşilçam filmi arasında hayret verici bir biçim ve hızda gidip gelmesiyle kararsız film, seyircide kafa ve ruh karışıklığı yaratıyor. Ghobadi’nin şairin olaylar karşısındaki ruh halini Terrence Malick’in Hayat Ağacı’ndaki zamanın geçişi bölümlerinde kullandığı tekniği anımsatan şiirsel sahnelerle görsel anlatımı bildikse de sanatsal. Öte yandan, olay örgüsünün kimi zaman mantıksızlığa, mübalağa kaçması, su altı sahnelerinin fazlalığı rahatsız ediyor.
Yine de dikkat çekici oyuncu kadrosuyla, Kürt kimliğiyle öne çıkan İranlı bir yönetmen tarafından ülkemizde çekilmiş olması, Monica Belluci’nin varlığı, Yılmaz Erdoğan’ın oyunculuğu ve güçle paranın kolayca el değiştirebileceğini anlatışındaki güzellik için seyredilebilir.