Affleck çoğu otorite tarafından zayıf olarak nitelendirilen aktörlük kariyerinin ardından, ki bence bazı fena olmayan performansları da vardı, üçüncü uzun metrajıyla karşımızda. Bu üç filminde sürekli yükselen bir grafik izledi, gitgide oturttu sinemasını, ne yapmak istediğini sonunda iyice bir anladı. Ve ortaya "kusursuz" olarak niteleyebileceğimiz, Oscar'ın en büyük favorisi, ki bence hak ediyor, "Argo"yu çıkarmış oldu. Kendisi de "The Town"da olduğu gibi başrole oturdu. Kadroda yan rollere de müthiş isimleri yerleştirdi. "Argo" ilk saniyesinden itibaren seyirciyi kavrıyor. Temelinde politik bir film gibi başlasa ve devam etse de, gerçi sonlara doğru iyiden iyiye aksiyon-gerilime evriliyor, kesinlikle sıkmayan, sürükleyici, ele aldığı operasyonu ve karakterleri elinden geldiğince derinlemesine ele alan bir film. Gerek giriş bölümüyle, gerekse devamında aralara yerleştirdiği tarihi gerçekler ile de işini ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor, anlatmak istediği olayın yaşandığı şartları atlamadan seyircisine sunmaya çalışıyor. Bu sene İstanbul'umuza uğramış olan pek çok büyük yapımın aksine, onların hepsinden çok daha kısa bir sahne barındırsa bile, "güzel İstanbul"u gösteriyor cümle aleme. Çok dikkatli çalışmış, çok emek vermiş Affleck ve ekibi. Sürükleyicilik dediğim gibi doruk noktada. Henüz 40 yaşındaki bir isim için, bu kadar popüler filmde rol almak ve üstüne üstlük üç adet de oldukça kaliteli, kalburüstü film çekmek, başarı değil de nedir? Umarız bu kaliteli yönetmenlik (ve aynı zamanda oyunculuk tabii ki) kariyerine aksamadan devam edebilir ve bizlere daha nice izlenesi filmler sunar.