Çöl Kraliçesi eleştirileri

Manzaralar, oyunculuklar, ışıklar, dönem kostümleri ve tarihi sürecin doğru aktarılması yönünden fazlasıyla başarılı. Ancak esas anlatılması gereken ajanlık hikayesi -gerçek hikayeye bakıldığında- anlatılmıyor. Daha çok filmde adı geçen toplumlara hem İngilizler hem de film iyi gösterilmeye çalışılıyor. Filmde hikayesi anlatılan ablamızın gerçek biyografisini okuduğunuzda, Orta doğu bölgesinin sınırlarını çizecek kabiliyete sahip olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Ancak film daha çok dram tadında geçiyor. Olacakken ucundan dönen bir film daha..

Queen Of The Desert, ünlü yönetmen Werner Herzog'un yönettiği ve ünlü oyuncu Nicole Kidman'ın başrolünde olduğu, tarihi bir film. Osmanlı dahil olmak üzere tarihin önemli kısımlarına ve de daha çok Kidman'ın karakteri Gertrude Bell'e değiniyor. Bu fikir oldukça ilginç aslında. Ayrıca kadroda Robert Pattinson ve James Franco'da var. Bu filmin kötü olacağını pek düşünmüyordum açıkçası. Yanılmışım.

Bu filmi sinemada izleme fırsatı buldum ve paramın boşa gittiğini söyleyebilirim. Film o kadar sıkıcı, tahmin edilebilir, amaçsız ve klişe ki, filmin ikinci yarısında salonun en arkasına geçtim (salonda 4 kişi vardı) ve telefonumdan oyun oynamaya başladım. Bir süre sonra filme baktım, ilginç bir şey olmamış, ben de oynamaya devam ettim. Daha sonra sıkılıp filmi izledim ve daha çok sıkıldım.

Filmin ilk 45 dakikası, Kidman ile Franco'nun karakterleri arasındaki aşka değiniyor. Daha sonra Franco'nun karakteri ölünce (burası spoiler değil çünkü bu film gerçek hayattan uyarlanmış, sürpriz yok), Kidman'ın karakteri birdenbire çöllere açılıyor. Aslında filmin 45. dakikada bitmesi gerekiyordu çünkü bundan sonrası o kadar gereksiz ki! Biliyorum, filmin adı Çöl Kraliçesi ama film oraya gelene kadar o kadar gereksiz yere vakit harcıyor ki...

Çöl sahnelerinde ise filmden tamamen koptum. Franco'nun oyunculuğunu kötü bulmadım, benim için filmi bir süre o götürdü ama sonra ise, film benim için ilerleyemedi. Bir şeyler oluyor, önemli veya gereksiz olsa da film bunların üzerinde fazla durmuyor ya da gereksiz sürede duruyor... Film bu dengeyi bir türlü ayarlayamamış.

Kidman'ın karakterini lider bir kadın portresi olarak iyi buldum ama her şeye "ben böyleyim, şöyleyim vb." gibi cevap vermesini de kötü buldum.

Queen Of The Desert, bu yılın en büyük harcanmış fırsatlarından birisi. Bazı oyunculukları ve manzaraları filmi felaket olmaktan kurtarmış ama sonuç, yine de çok kötüydü. Filmi izlemeye kalkışmayın, bir süre sonra sıkılacağınızdan eminim.

TOPLAM PUAN: 2.1/10

Osmanlıyı yikan Mısır , Irak ve Ortadoğudaki tüm topraklarımı arapları kışkırtarak kaybetmemize sebep olan "ingiliz ajani" sözde jeoloji mühendisi Lavrance'in annem dediğı kadının hayat hikayesini yağlıyıp ballıyıp anlatan bir film. Filmdeki kadın gerçek hayatta defalarca doğu ve güneydoğu anadoluya gelip oralardada ayaklanma çıkarmaya çalışmıştır.

Film piyasaya ilk çıktığında içeriği itibariyle ilgimi çekmedi ve bakmadım. Son günlerde sosyal medyada TV'lerde Gertrude Bell'in Osmanlıyı yıkmak için 22 yıl nasıl çalıştığını anlatılıyor ve filminin dahi yapıldığı söyleniyor. Merakım yükseldi hadi bir bakayım dedim ve baktım.

Ben filmin içersinde Gertrude Bell'in Osmanlıyı yıkmak için yapmış olduğu çalışmaları görmeye çalışıyorum, ancak bundan eser alamet yok! Kadının etrafındakiler kendi aralarında kısa kısa değiniyorlar, en ilginç olanı ise ingiliz konsolosunun: "Biz Osmanlının ve xx ülkenin parasının değerini düşürüp ekonomilerini zayıflatmak için sahte para basıp piyasaya sürüyoruz" demesiydi!!!

Filmde ağırlıklı olarak Gertrude Bell'in Arabistan topraklarında yapmış olduğu yolculuğu sırasında, değişik erkeklerle yaşamış olduğu bildigimiz aşk hikayesi anlatılıyor! Hepsi bu, benim için büyük bir işkenceydi. Nicole Kidmann hayranları, aşk hikayesi görmek istiyorlarsa, bu filme bakabilirler, tam onlara göre, ancak Gertrude Bell'in Osmanlıyı yıkmak için neler yaptığını görmek isteyenler varsa? LÜTFEN UZAK DURUN, ZAMANINIZA YAZIK EDERSİNİZ!

Film gösterime girmeden biletimi aldığım için önyargısız ve olumlu/olumsuz eleştirilerin etkisini görmeden izledim ve son derece keyif aldım. Biyografi türüne ve filmin sahnelendiği coğrafyaya, filmin yaşandığı döneme ilgimin olması nedeniyle, film uzun olsa da benim için zaman hızlı ve güzel geçti. I.Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında geçen film hiçbir savaş sahnesi/kan içermiyor, aksiyonun hiçbir izi yok, hiçbir heyecan ya da sürprizle karşılaşmıyorsunuz. Film ajanlıktan ziyade, Arap ve Fars dünyasını seven, iki erkeğe aşık olmuş ama herkesi duruşu ile kendine aşık etmiş, günümüzde dahi kadına değer vermeyen toplumlarda kadın olduğu halde konukseverlikle karşılanmış bir çöl gezginini anlatmaktadır. Yani biyografi türüne değil, romantik bir türe daha yakın olduğunu düşünüyorum. Etkisinde bırakan bir film değildi. Olumsuz eleştirim ise yıllarca çölde deve ve at sırtında gezen Nicole KIDMAN'ın ilk sahneden son sahneye kadar bembeyaz teninin hiç yanmadan hiç bronzlaşmadan filmin bitmesi gerçeklikten uzaktı ve iki sahneye konu olan Osmanlı Askeri'nin iki sahnede de Arap ve İngilizlerin ''üstün zekaları'' ile kolayca kandırıldıklarını konu etmesidir. Karakterin gerçek hayatı konusunda araştırmalara dayanan detaylı bilgim olmaması, Osmanlı/Türk aleyhtarı İngiliz Ajan sıfatından daha fazlasını bilmemem, millet ve insanlara kin beslememem nedeniyle bir ajanın biyografisini izleyen gözlerle değil, gerçek hayattan bağımsız gözlerle izlediğimi, tarihi gerçeklik ya da milli kimlik ile değil sanatı izlediğimi saygılarımla bilgilerinize sunarım.