Hesabım
    Büyük Umutlar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Büyük Umutlar

    Yeni kuşaklar için yeni kadro ve mükemmel görsellik

    Yazar: Ali Ulvi Uyanık

    Kültürel alt yapısı güçlü ve sinema endüstrisi gelişmiş ülkelerde, klasik edebiyat eserleri, genç kuşaklar için, yeni oyunculara da yer verilerek, zaman zaman yeniden sinemaya veya TV'ye uyarlanır. Bu uyarlamalar genellikle aslına sadık kalınarak gerçekleştirilir; genç seyircinin ilgisi de kendi kuşağından oyuncular nedeniyle canlı tutulur. Ana karakter Pip'i , "Savaş Atı"ndan (War Horse) ve "Aşk, Şimdi"den (Now Is Good) tanıdığımız melek yüzlü Jeremy Irvine'in oynadığı ve en değerli İngiliz oyuncuların da yer aldığı "Büyük Umutlar" (Great Expectations), böyle bir film.

    "Büyük Umutlar", küçük yaşlarda babasının borçları yüzünden sefaletle tanışıp çalışmaya başladığı için, yoksulluğu / yoksunluğu ta yüreğinden anlatan ve Victoria döneminin toplumsal sorunlarını en iyi betimleyen Charles Dickens’ın (1812-1870), 1860-61 arasında üç bölüm halinde yayımlanan romanı. Anımsatalım ki, sinemalarımızda son olarak 1998'de, olayları modern New York'a taşıyan, yönetmenliğini Alfonso Cuarón'un yaptığı aynı adlı uyarlama gösterilmişti... Ondan önce de, 1974 yapımı ve TV filmi olmasına rağmen sinemalarda da gösterime giren, Joseph Hardy'nin aslına sadık uyarlamasını, yakın zamanda öldürülen Emek'in dev perdesinde seyretmiştik (anılar öldürülemiyor işte)!

    İstanbul Film Festivali'nde gösterilen bu filmi dolayısıyla konuk olarak gelip, Emek Sineması'nın yıkılması protestosuna da katılan, iki BAFTA ödülü kazanmış "Dört Nikâh Bir Cenaze" (Four Weddings and a Funeral ) filmine damgasını vurmuş Mike Newell, Dickens'ın romanını klâs bir zirveye taşımış.

    Konuyu, sürprizlerini saklı tutarak kısaca anımsatalım: Kırsalda, sert mizaçlı ablası (Sally Hawkins) ve müşfik bir demirci olan eniştesiyle (Jason Flemyng) yaşayan öksüz Pip, bataklıkta karşısına çıkan firari mahkûm Magwitch'e (Ralph Fiennes) yardım eder; ancak adam yakalanır... Pip, bir süre sonra, evlilik günü terk edildiği için erkeklerden nefret edip aşkı reddeden ve evlatlığı Estella'yı da (Holliday Grainger) bu duygularla yetiştirmeye çalışan, münzevi Bayan Havisham'ın (Helena Bonham Carter) kısmi koruması altında, bir süre malikânesine gider gelir... Ve Estella'ya âşık olur! Yıllar geçer... Yetişkin bir erkek olan Pip, adı açıklanmayan bir hayırseverin yardımlarıyla Londra'ya yerleşip sınıf atlayacaktır...

    Dickens, dönemin farklı katmanlardaki sosyal sınıfları incelerken, kişisel öyküleri de iç içe geçirip Pip'in demirci çıraklığından bir beyefendiye dönüşme sürecinin etrafında konumlandırarak, tutum ve davranışları sorguluyor: Öncelikle, Pip'in kendisiyle çatışan vicdanı, çocukluktan yetişkinliğe ve yoksulluktan varsıllığa geçerken, hırslarıyla suçluluk duygusu arasında çalkalanıyor. Ve diğerlerinde de, örneğin, Magwitch'in şahsında adalet kavramı ve Havisham'ın kişiliğinde kinle nefretin bir gün gelip geri tepebileceği üzerine düşünüyoruz.

    Newell, karakterleri, dönemin ruhuna ve sosyal tabloya mükemmel nüfuz ettiren metnin hakkını verirken, yanına, "Gladyatör"(Glaidator) ve "Operadaki Hayalet"(The Phantom of the Opera) ile 2 kez Oscar adayı olmuş görüntü yönetmeni John Mathieson'ı almış. Mathieson, bir dönem filminin görselleştirilmesinde, kamera için en önemli unsur olan ışıklandırmada, doğallığı yani karanlığı, pusu, donukluğu, soluk yansıyan güneş ışınlarını tam olarak yakalamış.

    Romanın sözcüklerden oluşan dokusunun görüntülere dönüşmesi mükemmel olduğu için de, bu görsel dokudaki karakterler etkili oluyor. Ağızlarından çıkan her sözcük, onları tanımamız ve ruh hallerini algılamamızda katkı sunarken, dönemin yansıtılmasındaki kusursuzluk da, empatimizi güçlendiriyor.

    Kuşkusuz, klasik eserler üzerinden has sanatı duyumsamaya ve edebiyat / sinema eserleriyle insanoğlunu biraz daha anlamaya çalışan seyirci için, ideal bir film. Sinemada hafifleyerek eğlenmek isteyenlere zor gelecektir.

     

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top