Bir sinema dehasının film çekim aşaması hikayesi: kaçmaz!
Yazar: Murat Tolga ŞenSinemanın değişmez kuralı şudur; gişede ne kadar başarılıysanız seçkin sanat çevrelerinde saygınlık kazanmanız da o kadar zordur! Alfred Hitchcock sanırım bu genelleme için iyi bir ispat örneği olacaktır. Arka Pencere (Rear Window), Vertigo, Gizli Teşkilat (North by Northwest), Kuşlar (The Birds) ve daha pek çok harika filmden oluşan bir filmografisi olmasına rağmen, her zaman fazla "zanaatkar" bulunmuş ve itibarı epey geç teslim edilmiş bir sinemacıdır. Tam 5 kez "en iyi yönetmen" dalında Oscar'a aday olmasına rağmen hiç kazanamamıştır.
Aslında hala teslim edildiğini de söyleyemeyiz. Bu hafta izleyeceğimiz, ünlü Sapık (Psycho) filminin çekim hikayesine odaklanan Hitchcock filminin ancak "en iyi makyaj ve saç stili" gibi önemsiz bir dalda Oscar adayı olabilmesi, yönetmenin bahtsızlığının devam ettiğini gösteriyor. Neyse ki Hitch (kendisine öyle denmesini istermiş ve bu filmde bir sahnede de geçiyor) bunları yaşarken de umursamadı. O akademi ya da başka sanat çevreleri için değil, sinemaya gidenler için film çekiyordu.
Yönetmenle ilgili hissiyatımı taşırdığım bu girizgahtan sonra filme dönelim; Hitchcock adına kanmayın, film, Alfred Hitchcock'un yaşamını anlatan uzun ve sıkıcı bir biyografi denemesi değil. Stephen Rebello'nun yazdığı "Alfred Hitchcock and the Making of Psycho" adlı kitaptan yola çıkılarak yapılmış ve ünlü Sapık filminin çekim aşamalarını gözümüzün önüne seren bir yapım. Bu açıdan sinefiller için bir belgesel olma niteliği dahi taşıdığı söylenebilir ancak her kurmaca hikayenin yaptığı gibi seyirciyi manipüle etmek için hiçbir fırsatı da kaçırmıyor. Örneğin, Hitchcock'un yaşam öyküsünü okuyanların iyi bildiği üzere yönetmenin, aşırı baskıcı ve düşkün annesinin elinden epey çekmişliği vardır. Film, Hitchcock'un yine annesine saplantılı bir tutku geliştirmiş olan seri katil Ed Gein'in hikayesinden esinlenerek çektiği Sapık filminin bir tesadüf olmadığının altını çiziyor. Çekimler sırasında Ed Gein'in karakteri bir tür hayali arkadaşa dönüşerek Hitch ile etkileşime giriyor, Hitch onu anlıyor ve ona neredeyse hak veriyor. Yüzüğe baktıkça değişen Frodo'ya dönüşüyor neredeyse. Zaten kadın oyuncularına karşı, set ortamında ve özel hayatlarında aşırı müdahaleci bir tutum sergileyen yönetmenin karanlık bir portresi çıkarılacak gibi dururken hikaye ustaca bir "u dönüşü" ile yeniden yönetmenin sevimli nüktedanlığının ruh halinde akmaya devam ediyor. Bence iyi de oluyor çünkü kısa süre önce izlediğim HBO yapımı The Girl (TV), yönetmeni neredeyse çektiği filmler kadar zalim bir çerçevede resmetmiş. The Birds'ün çekim aşamasına odaklanan The Girl, dramatizasyon uğruna filmin yıldızı Tippi Hedren'den mutlak bir masum, Hitch'den ise Sapık'ın Norman Bates'ini aratmayan bir işkenceci çıkarmış. Yönetmeni karalamak için hiçbir fırsatı kaçırmayan, hatalı bir yaklaşım.
Bu anlamda daha yüzeysel kalsa da, Hitchcock, yönetmenin kafasının içindekileri seyirciye daha başarılı bir şekilde aktarabiliyor. Oyuncusuna zulmeden bir yönetmeni göstermek yerine eşiyle olan profesyonel ilişkisine odaklanmayı, yönetmenin başarısındaki kadın gücünü göstermeyi deniyor ve ayrıca Hitch'in vazgeçemediği nüktedan mizah filmde de var.
Filmin başarısında en büyük pay yeniden güçlü bir performansa imza atan Anthony Hopkins'e ait. Başarılı bir cast çalışması yapılmasına rağmen Hopkins bütün sahnelerinde üzerine bir spot ışığı çevrilmiş gibi oynuyor ve ilgiyi topluyor. Usta oyuncu iyi dikilmiş bir Hitchcock derisinin içine girmiş gibi. Beden dili, jest ve mimiklerle tamamlanmış, abartıya kaçmayan harika bir performans!
Filmde dikkatimi çeken bir şey de şu oldu. Bu filmin oyunculardan başka bir yıldızı daha var; arabalar! Dönemin rafine zevklerinin ve ehl-i keyfliğinin arabalara yansıdığını, filmin en mutlu anlarında insanların gerçekten güzel arabaların içinde olduğunu gördüm. Benzer bir hissi kıymeti bilinmemiş dizi Carnivàle'i izlerken yaşamıştım. Bir dönem filmi için son derece başarılı bir dokunuş...
Eğer sinemaya film seyretmenin ötesinde bir ilginiz varsa, yönetmenin takipçisi ya da onun başlattığı slasher geleneğinin meraklısıysanız, Hitchcock sizin için muhteşem bir ödül olacaktır. Tek bir sahnesini bile kaçırmak istediğinizi sanmıyorum ancak saydıklarımın dışında kalan seyirci için bu film ortalama bir izlenim deneyimi olacaktır. Rock müzik tutkunlarının bayıldığı bir belgesel olan Anvil! The Story of Anvil adlı yapımın yönetmeni Sacha Gervasi'den belgesel tadında bir kurmaca film... Mühendislik eğitimi alan ve bu eğitimi kendi sinemasında uygulayarak hala sömürülen formülleri yaratan bu sinema dehasının en önemli filmlerinden birinin çekim aşaması hikayesini sinemada izleme şansını kaçırmayın!
murattolga@gmail.com