Incir Reçeli adini ilk duydugumda bunun bir filme nasil konu olabilecegini ya da incir reçeli derken neyin kastedilmek istendigini merak edip durdum.Çünkü kahvalti sofralarinda görebilecegimiz türden bir yiyecegin filmde baska hangi sekilde yer edebilecegini bilemedim.Filmi izlerken bu sorulara cevap buldum bulmasina ama sanki daha tilsimli,derinlerde gizli bir cevap arama egiliminde oldugum için bu kesif beni tatmin etmedi pek.Film genel itibariyle hedef kitlesinin beklentisini karsiliyor.Zaten vizyona girdigi tarih itibariyle ne demek istedigim anlasilmistir.Konu olarak oldukça klise,hasta kadin-seven erkek iliskisi.Bu konu daha önce Türk Sinemasi'nda defalarca islenmesine ragmen sanirim senarist bunun günümüze uyarlanmasi gerektigini düsünmüs.Bu sefer eskinin verem hastaligini günümüzde biraz daha belirginlesen HIVpozitif yani Aids almis.Oyunculuk bakimindan Halil Sezai istenilen performansi fazlasiyla karsiliyor.Aslinda Melike Güner de iyi ama senaryo sebebiyle inisli çikisli bir grafigi var ve bu,film boyunca devam ediyor.Senaryo,yani filmin en zayif karni.Iki insanin aska baslama sahnesi çok zayif.Bir bar ve sarhos bir kadin,tanimadigi bir erkegin evine gidiyor ve ''sevismek yok'' diyor.Aidsli bir insanin bu kadar kendini koyuverip karsisindaki insana bu kadar güvenmesi akillara zarar.Zaten bu sahneden sonra hersey gelismeye basliyor.Gerekli zemini hazirlayan senaryo için bundan sonrasi zaten çorap sökügü gibi geliyor.Yalniz etkilendigim sahneler yok degil.Halil Sezai'nin yere bagdas kurup hem söyledigi hem gitar çaldigi;bir hafta boyunca bir odaya kapanip odanin her kösesini not kagitlariyla kapladigi sahneler orjinaldi.Finale giderken de yine basitlestirilmis senaryo ve fazla soguk bir bank sahnesi.Neticede kesinlikle izlenmemesi gereken bir film degil.Daha basarili olabilir miydi.?Kesinlikle evet.