Film, sıradan bir aşk öyküsü gibi görünse de küçük detaylar ve farklı bir senaryoyla diğer aşk filmlerinden ayrılmayı başarıyor. Senaryodaki etkileyici sözler, sinemadan çıktıktan sonra zihninizi kurcalayarak sizi düşünmeye itiyor.
Ben insanları arabaların camlarından akıp giden su damlacıklarına benzetiyorum. Tam aşağı düşecekken bir diğerine takılıp, birden hızlanıyorlar,daha da güçleniyorlar...
Sev...Çok sev...Ama dokunma;uzaktan sev hissiyle salondan çıkıyorsunuz.
Özgün soundtracklerle izleyenleri etkiliyor. Sezai Paracıkoğlunun oyunculuğu ve sesi mükemmel. Özellikle şarkı söylediği sahnedeki performansı akıllardan çıkmamalı. Melike Güner ile Paracıkoğlunun uyumu da yadsınamaz.
Kullanılan kamera açıları,sahneleri daha da anlamlı hale getiriyor.Sinematografik olarak,simgesel olarak çok güzel sahneler var. Özellikle durakta otobüs bekledikleri sahne ve çırılçıplak oturup birbirinin sadece tenine,ruhuna dokundukları sahne insanı etkiliyor. Kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
Keşke; vizyonda bu kadar aşk filmi varken vizyona girmeseydi. Aralarında hakettiği değeri bulamayacağı düşüncesi beni korkutuyor. Çok fazla sinema salonunda da gösterime girmemesi düşündürücü.