Troll Avı
Yazar: Serdar KökçeoğluSahte/yarı belgesel (mockumentary) formatı, tür sinemasında yeni etkili yollar denemek için güçlü bir formül olmayı sürdürüyor. Yakın zamanda Guardian'da belgesellerin bugünü hakkında çıkan bir yazı da tam bu konuyu inceliyordu. Yazının amacı, belgesellerin Oscar aldığı, sinemalarda gösterildiği ve hatta kurmaca filmlere ilham verdiği çağda belgeselciliğin durumunu incelemek olsa da, sahte veya yarı belgesellerin sayısındaki şaşırtıcı artış da yazıda yerini bulmuştu.
Neticede yazıda, belgesellerin hak ettiği ilgiyi görmeye başladığına ama kaliteli belgesellerin de azlığına vurgu yapılıyordu. Troll Avı gibi yapımlar, belgesel mantığını başka bir amaçla kullanıyor ve belgesel 'gerçekliğini' bütünüyle yok ediyor; bunun belgesel kültürüne nasıl bir katkıda bulunduğu ayrı ve ilgi çekici bir tartışma konusu. En azından Troll Avcısı için şunu söyleyebiliriz, 'sahteliği' tür sineması aracı olarak kullanmıyor ve başarılı bir şekilde sağ gösterip sol vurarak, kayda değer bir şeyler söylemeye çalışıyor. Üstelik bunu pek çok kültüre çok uzak olan bir İskandinav miti üzerinden yapıyor.
Okudukları üniversite için belgesel çekmek isteyen üç öğrenci, kameralarını kaptıkları gibi küçük bir kasabaya geliyorlar. Amaçları ayıların avlanması konusu üzerindeki sır perdesini aralamak. Burunları iyi koku alıyor ve diğer avcıların dışladığı gizemli bir ayı avcısına yöneltiyorlar kameralarını. Başlarda gizlice çektikleri adam bir anda filmlerinin öznesi haline geliyor. Adamın esas işinin ayıları değil, troll'leri avlamak olduğunu öğreniyorlar ve dağlara doğru tehlikeli bir yolculuk başlıyor.
Troll Avı'nı diğer belgesel görünümlü tür filmleriyle karşılaştırmak olası. Çıkış noktası itibariyle, alt türün öncü yapımı olan ve sadece bu nedenle bile küçümsenmemesi gerektiğini düşündüğümüz Blair Cadısı'na benzetebiliriz. Cloverfield da akrabalık bağlantısı kurabileceğimiz bir film. Ve fakat bu 'küçük' ama şaşırtıcı yapım sanki en çok Yasak Bölge 9'a benziyor. Bu filmdeki konu ve amaca benzer bir şekilde, Troll'leri uygarlığın karşısına yerleştiriyor ve 'öteki'leştiriyor yapım. İnsanoğlunun bu türe tartışmalı yaklaşımı üzerinden politik ve çevreci mesajlar vermeye soyunuyor.
Genç sinemacı Andre Ovredal'ın Troll Avı ile beklenmeyen bir başarı yakaladığını söyleyebiliriz. Troll katkılı bir korku filmi, klasik bir 'ava giden avlanır' hikayesi gibi gözükmekle birlikte, korku türünden çok kara mizaha yakın bir film ve böylece beklenmedik derinliklere ulaşıyor. Filmdeki Hıristiyanlık-müslümanlık konusu çok açık olmasa da, bunun güncel göndermelerini yakalamak güç değil.
Bir de işin bilgisayar efektleri yönü var tabii, bu anlamda öyle başarılı bir mouse işçiliği ortaya konmuş ki, insan Troll Avı'na 'küçük bir film' derken çekiniyor. Eğer gücünü belgesel gerçekçiliğinden alan kurmaca bir korku filmi bekliyorsanız, aradığınızı fazlasıyla bulacaksınız.