Sen neymişin be Kaptan Kusto!
Yazar: Atlantisten Gelen AdamSiyah – beyaz yılların mütevazı görünümlü takkeli dedesi “Kaptan Kusto”, hayatımızın bir parçası gibiydi. Tek kanallı yılların devlet televizyonunda, hatıralarımıza kazınan belgeselleri ile Jacques-Yves Cousteau, adeta içimizden biri, ailemizin belgeselcisi oluvermişti. Öyle ki “Kaptan Kusto bile müslüman olmuş” spekülasyonu “araştırmacı bir bilim insanı”nın dahi bir gün hakikatı keşfedebileceği yolunca belki de nice sekülarizm düşmanını “Ilımlı Cihad” yolunda beyhude motive etmişti; beyhude diyorum, zira filmde “Kaptan Kusto’nun uçkuruna düşkün bir ateist olarak tüm yaşamını şan, şöhret ve kadın peşinde koşarak geçirdiğine hayretle şahitlik edeceğiz.
Derinliklere Yolculuk, L'Odyssée, daha önce TRT’de gösterilen ‘Yaşayan Deniz’ belgesel serisiyle yetmişler ve seksenli yıllar boyunca yurdumuzda fenomen olmuş Fransız deniz araştırmacısı Jacques-Yves Cousteau’nun hayat hikâyesini beyazperde’ye “derinlikli” bir şekilde yansıtan bir yapım.
“Derin Kusto”nun aile içi ve aile dışı tutkularını, evladı Phillippe ile olan gerilimli ilişkisini ve elbette ki denizlere olan tutkusunu biraz da “Kaptan Kusto” mitini yıkmaya teşne bir dille ama görkemli bir belgesel-sinemasal lezzetle anlatma başarısını yakalıyor.
Filmde “Calypso” adlı efsanevi geminin ana tema olduğunu söyleyebiliriz. Tüm yapı, “Kaptan Kusto”nun çilekeş eşi Simone Melchior’ın takıntı derecesinde kendiyle özdeşleştirdiği Calypso üzerine bina edilmiş ve pekala filmin ismi dahi bu olabilirdi bana göre.
Emektar geminin Simone üzerindeki müthiş etkisi üzerinde durulmalı. Sanki ele avuca sığmaz zampara “Kaptan Kusto”nun Simone tarafından elde tutulabilecek yegane kafesi olarak Calypso’yu algılamak mümkün. Ama bir gemi, tutkulu bir aileyi ne kadar birarada tutabilecektir; işte yaşanan tüm bu çatışkılar güvertenin içinde ve dışında süregelen daimi keşif hissiyatı ile harmanlanarak yönetmen Jérôme Salle’nin sıradışı sinematografisi ile birleşmiş.
Cousteau rolünde muazzam bir gerçekçilik ile büyük bir performans sergileyen Lambert Wilson’ın yanı sıra, eşi Simone rolüyle izlediğimiz ve "Amélie" ile özdeşleşmiş olmaktan artık iyiden iyiye kendini kurtaran Audrey Tautou çıtayı yüksek tutuyor.
“Canti” yakışıklılığıyla genç kızlarımızın başını döndüren, Phillippe rolünde karşımıza çıkan Pierre Niney’i bir hayli başarılı bulduğumu eklemekle birlikte yardımcı rolde bir oyuncu var ki; özellikle ona dikkat çekmek ve olağanüstü oyunculuğunu vurgulamak isterim: Phillippe’in bir nev’i hasmı diyebileceğimiz egzotik kankası: Vincent Heneine. Daha önce Geronimo’da yine bir yan rolde izlediğimiz Vincent Heneine’i başrollerde de izleyebilmeyi ümit ediyorum. L'Odyssée, haftanın nitelikli Avrupa sineması örneklerinden.
@atlantisliadam