Kuralları baştan yazmıyor ama hala eğlenceli..
Yazar: Oktay Ege KozakKarayip Korsanları: Salazar’ın İntikamı’nın yapığı en pozitif seçim, Johnny Depp’in ikonik Jack Sparrow karakterinin ana karakter olarak değil de, yan komedi karakter olarak daha yerinde olduğunu anlamak. Tabi ki Depp’in seriye olan önemi azımsanamaz, sonuçta Jack Sparrow olmasa bu seri beş filmi bırakın, ilk filmin ötesine geçemezdi büyük ihtimalle. Fakat Depp’in Keith Richards, Buster Keaton, ve sarhoş bir ahtapot karışımı performansı o kadar abartılı ki, bütün filmin odak noktası olmak yerine az tadını almak daha oturaklı oluyor. Serinin diğer filmlerine kıyasla Jack Sparrow, özellikle ikinci ve üçüncü filmin yaptığı gibi epik bir mitolojinin ortasına sokuşturulmaktansa, beşinci bölümde ana karakterlerle beraber maceraya katılan bir yan karakter oluyor.
Tabi ki filmin antagonistinin bütün motivasyonu Jack’in peşinden gitmek, ve bazı konu elementleri Jack olmadan oluşamıyor, fakat bu sefer Jack partinin safi sebebi olmak yerine, bir parçası. Yapımcı stüdyo Disney, belki de Depp’in son dönem gişe başarısızlığı ve kişisel hayatındaki skandallar yüzünden rolünü biraz azaltmış olabilir. Fakat bir bakıma bu seçim Depp için bir hediye gibi, çünkü karakter sanki sonunda serideki doğal yerine oturtulmuş.
Salazar’ın İntikamı, seriden bağımsız olarak kendi ayaklarının üzerinde duran, gayet yüzeysel olmasına rağmen eğlenceli ve ustaca elden geçirilmiş eski usül bir korsan macera/fantezi sunuyor. Bildiğiniz hikaye: Bir avuç maceraperest karakter şablonları, bilmem ne kadar gücü olan mitik bir aletin peşinden gider. Eğer bu senaryo 1960'lı yıllarda çekilseydi, Ray Harryhausen’ın stop motion efektlerini yapması zorunlu olurdu. Bu seferki mitik cihaz, denizin gücünü kontolü altına alabilen Poseidon’un üç çatallı mızrağı.
Yakışıklı kahraman motifine uyan Henry Turner (Brenton Thwaites), mızrağı bir lanet yüzünden denizin dibinde yaşamak zorunda kalan babası Will’i (Orlando Bloom) kurtarmak için istemektedir. Güzel ve akıllı Carina Smyth (Kaya Scodelario) ise babasının bilimsel teorilerini kanıtlayabilmek için mızrağın peşindedir. Kalpsiz gibi görünmesine rağmen aslında derinden duygusal elementlere sahip olan Kaptan Barbarosa'nın (Geoffrey Rush) ise, açıkçası neden istediği pek belli değil. O bir korsan ve mızrağı çalmak onun doğasında mı var? Veya sadece mızrağın gücünü mü istiyor, koleksiyonuna mı katmak istiyor? Bütün bunların arasında Jack Sparrow, onu yok etmeye ant içmiş hayalet Kaptan Salazar’dan (Javier Bardem) kendini koruyabilmek için maceraya katılıyor.
Bardem, serinin tonu için yerinde abartılı kötü adam performansıyla akılda kalır bir antagonist yaratıyor. Motivasyonu her ne kadar basit bir intikam isteğinden kaynaklansa da, Salazar’ın zombi gemisinin ve tayfasının dizaynı muazzam bir orjinalliğe sahip. Bu dizayn konseptine göre; tayfalar nasıl öldüyse o şekilde zombi olmak zorundalar. Bazılarının kafasının yarısı yok, bazılarının kemikleri derilerinden dışarı çıkıyor, hatta bazıları sadece bir el ve bir ayaktan ibaret. Bu fikrin çocuklar için yapılmış bir filme oturtulması kötü olmuş aslında, çünkü süper bir 18 yaş sınırlı, aşırı şiddetli bir korsan/zombi/korku filmi çıkabilirdi bu konseptten.
Salazar’ın İntikamı’nın bir diğer pozitif özelliği de önceki filmleri izlemenin gerekli olmaması. Tabi ki diğer filmleri izlerseniz Will’in neden denizin dibinde olduğunu, veya Black Pearl gemisin nasıl minnacık bir şişeye girdiğini öğrenebilirsiniz, fakat bu bilgiler senaryonun akışını etkilemiyor. Salazar’ın İntikamı serinin veya türün kurallarını baştan yazmıyor, fakat sevimli karakterleri, muhteşem aksiyon sahneleri, ve Depp’in hikayeye oturaklı bir biçimde yerleştirilmesi sayesinde gayet başarılı bir eğlencelik yaratıyor.