Şenlikname: Bir İstanbul Masalı
Yazar: Funda SularözOsmanlı sarayında şenlikler düzenlenmektedir ve bu esnada Osmanlı Padişahı'nın biricik kızı Gülbahar Sultan, Deli Barut tarafından kaçırılır. Çünkü Sarı Vezir, Baş Vezir'i yerinden etmek amacıyla saray ustalarının yer aldığı şenlikleri mahvetmek için bir komplo kurmuştur; Deli Barut'un havai fişek gösterisi için fişekleri ateşlediği düzeneğin kayışını kestirerek her şeyi birbirine katmıştır, böylece Deli Barut'un da Gülbahar Sultanı kaçırmaktan başka çaresi kalmamıştır.
Ustaların ustası Mahir Usta emekli olunca yerine geçen Selim, Sultan'ın emri olan saatin yapımıyla uğraşırken Gülbahar Sultan'ın ve Deli Barut'un bir anda saray içinde yok olması üzerine onların peşine düşer. Bu macera İstanbul'un binlerce yıllık tarihinin ürünü olan yer altı dünyasına açılırken, Selime'ye mehteran takımından Zurnacı ve Köscü eşlik eder. Onlar dehlizlerde Gülbahar Sultan'ı ararken, Sarı Vezir de bir taraftan korsanları yer altına salmıştır. Bu yolculuk Selim ve tayfasını sadece Gülbahar'a değil, çok değerli bir kitaba da götürecektir.
Şenlikname: Bir İstanbul Masalı, adı üzerinde, bir masal. Kendi tanımlarıyla film 'eğlenceli bir macera, sıcak bir aşk hikayesi.' Belli ki -Türkiye sinema sektörü dahilindeki filmlerle kıyaslandığında- bu film için büyük harcamalar yapılmış, İstanbul'un efsanevi tarihi mekanları filme plato olmuş, kostümler özenle hazırlanmış ve birçok figürana yer verilmiş. Özellikle Sarı Vezir'in icat için yanıp tutuşan ustaların peşine düştüğü sahneler oldukça eğlenceli. Ayrıca filmin müziği de bazı sahnelere boyut katmış.
Öte yandan bu proje 2010 İstanbul Avrupa Başkenti dahilinde hayata geçirildi. O noktadan baktığımızda, bu filmin maalesef 'fos' olduğunu görüyoruz. Bu kadar bütçe ayrılmışken, bu olanaklar ayağa serilmişken, ertesi gün hatırlamayacağımız bir filmin onayı niye verilir, bu bir soru işareti!
Tamamen uydurma hikayesiyle İstanbul ve geçmişimize dair bir etkileyicilikten söz etmek mümkün değil. Filmle ilgili olumlu birşey söylememiz gerekirse, normalde girilmesi yasak olan bazı yerlerin film sayesinde görülebilir olması iyi olmuş diyebiliriz. Fakat masallar bir kültürün önemli parçalarından biridir. Bu film ise fantastik masalın ardına sığınarak tarihimizi boş vaadlerle karşımıza getiriyor. Bu 'Osmanlı masalı' zamansız değil çünkü, belli bir dönem işaret ediliyor, mekansız ise hiç değil. Tarihçilerin bahsettiği 'kayıp kitap' konusuna değinse de, tüm bu karmaşada tarihimizin gerçekliği anlamında, neye ne değer atfedilmiş, kayboluyor, her şey önemini yitiriyor. Fantastik bir kurgusu olan bu film, tabii ki bir belgesel gibi izlenemez, fantastikliği içinde öğretici olmak gibi bir vaadi de olmak zorunda değil. Fakat en azından Bursa yöresinin bir türküsü, İstanbul yöresi olarak okunmayabilirdi.
Sonuç olarak; web sitesinde dahi fragman ve galeriden başka bir şeye yer verilmeyen, film hakkında ayrıntılı bir bülten oluşturulmayan, hatta İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti'nin kendi sitesinde sinema sayfasında bile bulamadığım bu film (http://www.istanbul2010.org/SINEMA/index.htm) yapılma amacından bağımsız düşünüldüğünde zaman zaman gülümsetiyor. Ama bu kapsamda vasat ve hayal kırıklığı olan bir proje... Kaldı ki Avrupa Kültür Başkenti ürünü olarak, filmi izleyebilecek yabancılar düşünülerek bir altyazı dahi konmamış. Ne yazık ki 'Kültür Başkenti'ne yakışır, geçmişimize yaraşır ve geleceğe iz bırakır bir sinema projesi yapılamadı.
twitter: fundasuo