Orijinal isminde geçen 'runner-koşucu' kelimesine uygun olarak hızlı bir tempoyla ilerleyen heyecanlı bir film. Hepimiz kendimizin kurmadığı sistemlerin içine doğuyoruz.Sistemler birbirinden farklı olsa da ortak noktaları içinde yaşayanlara sürekli bir korku pompalaması.Sistemler ayakta kalmalarını kurallara uyulmaması durumunda başımıza çok kötü şeyler geleceği hipotezine borçlular.Arada sistemi karşı çıkanlar olursa bunlar cezalandırılır.Sistemde ki çarpıklıklar bu dış destekli (!) isyancılara yüklenir.Kaderine (!) razı olanlara da her şey bu isyancıların suçu denir. Bu film de başlangıçta bir sistem eleştirisi havası veriyor.Ancak film ilerledikçe bu alt metin silikleşiyor.Bir taraftan 'isyan iyidir' derken bir taraftan sisteme bağlı kalmadıklarında durumun kendileri için daha da kötüleşeceğini göstermişler.Bu yüzden serinin devam filmlerinde (kitabı okumayanlar için) asıl mesajı göreceğiz.Ama umarım olayı Resident Evil'e bağlamazlar. Daha çok gençlere hitap eden film sürekli ortaya çıkan belirsizlikler ve cevaplar ile akıcı bir şekilde ilerliyor.O yüzden herkes sıkılmadan izleyebilir.Yaratık efektlerini çok başarılı bulmadım. Bir de özellikle gençlik filmlerinde duymaya alıştığımız bir hollywood klişesi olan 'bu senin seçimin' olayı olmasaydı iyiydi.
Dylan O'Brien Rol: Thomas zaten Teen Wolf tan Takip ediyorum ilk orada dizide izledim kendisini başarılı bir oyuncu sinemada da izlemek ayrı bir keyifti bence kurgusu gayet başarılı koltuklara kenetlendim heyecanla izledim resmen nefesimi tuttum izlerken flimin devamını heyecanla bekliyoruz...
Süper ötesi bi filmdi. Çok beğendim hatta bayıldım. Açlık oyunlarıyla hiç bir alakası yok. Gizem , macera , bilimkurgu , aksiyon dolulu yani kısaca içinde her türlü bulunan bi film ve kitaplada çok uyumlu kalmışlar. Bazı filmler kitapla uyumlu olmuyor. Mesela ölümcül oyuncaklar kemikler şehri gibi.. Bu film Süper ötesi olmuş. Hele ki Dylan O'Brien oyunculuğu çok başarılı. ..
Filme bugun gitme fırsatı buldum özetlemek gerekirsem son yıllarda beyaz perdenin gişe garantili olarak gördüğü kitaptan uyarlama filmlerden bir tane daha.Normalde alışık olduğumuz uyarlama türleri Fantastik veya bilim kurgu olurdu.Film ise Aksiyon-gizem türünde olmuş.Gizem yönünden film sizi kendi kendinize soru sormaya zorluyor fakat filmin sonunda verilen 15 dk lık cevap ise sizi başka bir film türüne fırlatıp atıyor ne alaka diyorsunuz Ki ben verilen cavabı pek sevmedim daha doğrusu tatmin etmedi.Oyunculuk yönünden bakacak olursak Dylan O'Brien ve bir iki oyuncu harici sırıtıyordu.Hele hele tek kız oyuncu olan hanfendi sırıtmayı bırak kahkaha atıyordu :) Sanırsın sahne başlamadan önce gerçekten hafızasını silmişlerde ondan dolayı bön bön bakıyor.Efektlere gelecek olursak artık masraftan kaçılsın diyemi yoksa efektler belli olmasın diyemi bilmiyorum ama karanlık sahneler o kadar fazlaki filmdeki tek düşman olan azaplıları adam akıllı bir kere bile göremedim desem yalan olmaz.Sonuça geleyim çok büyük beklenti olmadan giderseniz beğenebilirsiniz.Efektler için gitmek veyahut eğleneyim diye gidecek olursanız hiç gitmeyin daha iyi paranız cebinizde kalır .Umarım devam filmi daha iyi olur fakat gideceğimi pek zannetmiyorum seçim sizin?... iyi seyirler...
(...) İlk uzun metrajında, kolaya kaçarak bir 'çok satan roman' uyarlaması yapmayı tercih eden Wes Ball, aslında kendi türü içinde hiç de fena olmayan bir ilk filme imza atıyor. James Dashner'ın romanından perdeye aktardığı Labirent: Ölümcül Kaçış, hemen hemen Açlık Oyunları'nın ilk filminin tadında ve birkaç ay önce izlediğimiz Uyumsuz'dan bir tık ileride olmayı başarıyor. En önemlisi de, akrabalarının yanında ayrıca Sineklerin Tanrısı, Küp ve Lost gibi klasiklerden de esintiler bulunan hayli tanıdık hikayesini gizemini sonuna kadar koruyarak anlatıyor ve merakla izleniyor. Belli başlı sorunları da ara sıra göze çarpıyor ama en nihayetinde devam filmleri için daha büyük umutlar besleyeceğiniz biraz klişe ama şık bir finalle sona eriyor.
Ergen üstü bir film....zaten salondaki ortalamadanda belliydi...amma ben kendimde beğendim..bana bir aralar nbc de yayınlanan Persons Unknown adlı bir diziyi inanılmaz hatırlattı....Belli dizi ve filmlerden aşina genç oyuncularla süslü,sürükleyici ve gerilimi yüksek ve sonu iyi bağlanmış bir filmdi...
Yine bir gençlik roman uyarlaması ile yine karşımızdalar. Harry Potter ve Alacakranlık serisi gibi yüksek hasılat getiren filmlerden sonra son zamanlarda Vampir Akademisi ve Ender's Game gibi gişede kötü sonuç veren ve Açlık Oyunları, Uyumsuz gibi de bir fenomene dönüşen gençlik aksiyon-romantik filmlerini aştık. Şimdi de bu tarz filmlerden sonra yine bu türde bir film geliyor. The Maze Runner. Peki bu filmin beyazperdeye uyarlanması iyi mi olmuş? Bence olmuş.
Film, Thomas'ın bir asansörde uyanıp, Kayran adlı bir yerde uyanır. Thomas, adını, geçmişini veya neler olup bittiğinden habersizdir ve olduğu yer de koca bir labirentin göbeğidir. Ayrıca labirentin etrafında da "Azap Verenler" adlı yaratıklar vardır. Thomas ve diğer insanlar buradan çıkmanın bir yolunu ararlar.
Aslında The Maze Runner, sandığınız gibi bir film değil aslında. Fragmanında mesela daha çok labirent ön planda olduğu için bir aksiyon filmiyle karşı karşıya olduğumuzu zannettik. Kimse yanlış anlamasın, bu zaten bir aksiyon filmi fakat ön planda değil. Çünkü filmin acelesi yok. Filmin ilk yarım saatinde Kayran'ı, orada yaşayan insanları, onların düzenini, kuralları ve tehlikeleri görüyoruz. Bu yavaş bir süreç fakat hiç sıkmıyor. Ondan sonraki kısımların büyük bir kısmı labirentte geçiyor fakat ben bu labirentin daha ön planda olacağını düşünmüştüm. Onun yerine labirentte sadece 1 gece durduktan sonra bu kaçış işinin ne kadar rahat olduğunu görüyoruz. Rahat dediğim, labirentteki tüm yollar belli ve Minho isimli bir koşucunun da ezberindedir. Bundan sonraki olaylar çabuk gelişiyor. Bu arada film soru-cevap tekniği ile ilerliyor. Yani Thomas, yeni ne öğrenirse, biz de o şeyi ilk defa görüyoruz. Bu sayede bazı karakterler ile empati kurabiliyoruz.
Şimdi teknik ekibe gelirsek eğer, kızların ve bazı erkeklerin aşina olduğu dizi "Teen Wolf"dan tanıdığımız Dylan O'Brian, büyük çapta işi götürüyor. Oyunculuğu ise gerçekçiydi, herkesinki de öyle. Yani oyunculukta ekstra bir şey yok. Yönetmen Wes Ball ise fena değil. Kamera dengeli fakat bazı koşu sahnelerinde oldukça sallantılı olması küçük bir eksi.
Fakat bir iki olumsuzluk ve bazı klişelere rağmen "The Maze Runner", başarılı bir aksiyon-bilimkurgu filmi olmayı başarıyor. Herhalde bu puanı vermemin sebebi de ortaya birazcık daha etkileyici bir işin çıkabilmesi. Bu arada filmin sonu gerçekten şaşırtıcı bir biçimde bitiyor. Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. Filmin sonu, bir yandan da devam filminde ortaya etkileyici şeylerin çıkacağının garantisi sayılır. (kitabını okuyanlar bilir
Sonuç olarak Açlık Oyunları tarzı teenage aksiyon-bilimkurgu filmleri seviyorsanız "The Maze Runner", uygun bir seçim olur. Sürükleyici ve keyifli bir film. İzlenebilir. 3.5/5
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.