Demir gibi vururum, bir de arıza olurum!
Yazar: Banu BozdemirBoksör filmlerinin ritüelini izleye izleye çözdüğümüz için Panamalı dünya şampiyonu ünlü boksör Roberto Duran'ın hayatını konu alan Hands of Stone/ Demir Yumruk filmini biraz eski bir dostun hayatını izler gibi izledim. Yani varoşlardan çıkan ve vurduğunu deviren yumrukların, para ve şöhret basamaklarını tırmanırken yaşadığı kafa karışıklığı ve attığı son bir altın yumrukla kendini, ailesini ve şöhretini kurtarması konu ediniliyor. Ama film tüm bu klişelere rağmen temposuyla kendini izletmeyi başarıyor. Tabii işin içine artık antrenörlüğü bırakmış Ray Archel'in girmesi ve Duran sürekli bu yaşlı adamı rencide ederek başarıya ulaşmasının da arka planı da anlatılıyor. Aslında anlatılan tam anlamıyla bu. Panama kanalından dolayı Amerika'ya ve Amerikalılara her daim diş bileyen Duran'ın sporu centilmenlikten çok dövüş, öc alma ve hırs olarak algılaması ve öyle yaşaması. Karısıyla olan ilişkisinde de sürekli didişme hali yaşayan bu boksörün en iyi olduğu alanlardan biri de çıktığı topraklardaki yoksul çocukları, insanları unutmaması, onlara sahip çıkması.
Demir yumruk lakabıyla ünlenen ünlü boksörün hayatı birçok bileşkeyi harmanladığı için ortaya sadece boksa dayalı değil insan ve zaaflarına ilişkin detayları da ortaya çıkarıyor. Kötü huylu hırsın kazanımlar sağlamadığı aksine kaybettirdiği üstüne basa basa vurgulanıyor ki Duran'ın hayatı da çoğunlukla bunlardan oluşuyor. Tabii bu tarz filmlerde etkili boks sahneleri, vuruş ve detayları yakalaması filmi bir tık yukarıya taşıyan detaylar. Bu anlamda yönetmen Jonathan Jakubowicz etkili detaylara imza atıyor.
1964'ten 1983'e kadar uzanan süreci anlatan film Duran'ın çocukluğuna ve çok sevdiği karısına ilişkin detayları bir aşk filmi havasında yansıtıyor. Bir de yapımında ölümler olan, Amerikalı bir valinin atanıp kontrol ettiği kanala karşı yürütülen protestolar da filmin bir bölümünü kapsıyor. Film büyük bir yapım olduğunu ima eden her şeyin altına stüdyo kalıpları ve renkleriyle imza atıyor. Filmin yeni bir söylemi, yeni bir anlatımı yok, ki zaten bu tarz şeyler beklemiyoruz. Duran'ın çocuklarına ve onları yetiştiriş tarzına uygun bir şeyler görmek iyi olabilirdi.
Tabii filmde dünya şampiyonu boksör Sugar Ray'le olan tartışmalarını da yabana atmamak lazım. Duran ülkesinin ve çocukluğunun acısını hep çıkarmak ister gibi hep saldırı halinde. Filmin annesi ve kardeşlerine dair sonrasına ilişkin bir ipucu vermemesi de ilginç. Onlar için mango çalan büyüyünce onları mutlu etmek için elinden geleni yapardı zannımca.
Robert De Niro'yu her daim yaşlanan haliyle de olsa önemli rollerde görmek mutluluk verici. Edgar Ramirez ise Duran'a iyi sahip çıkıyor ve demir yumruk'a hakkını veriyor. Bildik bir başarı öyküsü olsa da izlemeye değer...
Twitter.com/BanuBozdemir