'Korku Sinemasında Seriler ve Devam Filmleri' diye bir sinema kitabı ilginizi çeker miydi? Muhtemelen serilerin hayranı olan, ilk filmden son filme serinin tüm detaylarını bilen fan ruhlu sinefiller dışında pek kimsenin öncelik vereceği bir kitap olmayacaktır. Öte yandan haksızlık etmeyelim, böyle bir çalışma korku sinemasının önemli bir yanını ele almış olur ve elbette eleştirel bir bakış ile söylenecek çok önemli sözler vardır. Ayrıca önyargı yapmamak lazım, Paranormal Activity 3 örneğinde olduğu gibi çarpılabiliriz yoksa (başta söyleyelim-gayet başarılı!) Fakat şu bir gerçek ki; 'iyi korku filmi bulursan koş, devam filmleri çekilirse kaç!' Üstelik burada devam mahiyetinde çekilen filmlerin sayısı arttıkça, ortaya ilginç bir eğri çıkar.
Her çekilen devam filmi bir öncekini aratır. 'Genelde' demek lazım; çünkü her zaman böyle olmuyor. Yazının konusu Paranormal Activity 3; son yıllarda çekilen en önemli korku filmlerinden birinin ikinci devam filmi. Şu yazdıklarımızın ışığında nasıl bir film beklememiz gerekiyor? Kopyanın kopyası, suyunun suyu... Durum hiç öyle değil; karşımıza serinin ikinci filminden daha iyi bir film çıktı. Şaşkınız ama geri adım atmaya niyetimiz yok; korku sinemasında devam filmlerine gıcığız.
Korku sinemasında found footage (buluntu film) mevzuları Blair Cadısı (The Blair Witch Project) filminden sonra çok tartışılmış olsa da, aslında korku sineması açısından kesinlikle yeni değil. Ama Blair Cadısı, çok üzerinde durulmamış bu tekniği başarılı bir şekilde hatırlatan ve böylece yeni şeyler denemek isteyen sinemacılara ilham veren bir yapım oldu. Haliyle devam filmi de çekildi. Fakat Gölgelerin Dili:Blair Cadısı 2 (Book of Shadows: Blair Witch 2), ilk film gibi bir öznel kamera deneyimi sunmuyor, klasik hikayeleme ve çekim yöntemlerine başvuruyordu. İlk filmde çekici gelen her şey, bu klasik çerçeve içinde sıradan duruyordu artık. Belki sadece aynı tekniği inatla sürdürdüğü için Paranormal Activity serisini önemsemek lazım. Üç filmdir, sıradan bir Amerikan ailesinin sıradan kameralarına yansıyan görüntülerini izliyoruz. İlk iki film, Katie ve Kristi'nin evlerinde, takriben aynı zamanlarda yaşanan olayları konu edinmişti. İlk film orijinaldi, yatak odasına konan kameraya yansıyan görüntülerin üzerimizdeki etkisi unutulmazdı. İkinci film ise ilkinin formüllerine sırtını dayamıştı ve neredeyse finale kadar etkili bir tane bile paranormal veya anormal an yaratamıyordu.
Paranormal Activity 3; kardeşlerin çocukluğuna götürüyor bizi. Başlarında anneleri ve hayatını düğün videolarıyla kazanan genç babaları var. Arada, babaya tepkili olduğunu hissettiğimiz büyükanne giriyor tabloya. Evde çocukların çevresinde bazı acayip olayların gelişmesiyle, video kameralara düşkün olan baba, küçük kızları çekmeye başlıyor. Öncelikle sinir bozucu 'hayali arkadaş' olayının sırrını çözmeye çalışıyor. Zamanla evde cirit atan hayali arkadaşın hem kızlar hem de anne-baba için bir tehdit oluşturduğuna karar verilince, aile soluğu arabada alıyor ve her şeyin, akla zarar bir şekilde çözüleceği mekana yolculuk başlıyor. Akla zarar derken kesinlikle abartmıyoruz; seksenlerin düğün filmleri kadar seksenler olmasa da, belli açılardan dönemin video estetiğine yakın duran film, burada retro bir atak yapıyor. Gelişmeleri açık etmemek adına susuyoruz ama çağdaş korku sinemasına mühim işler kazandırmış Roman Polanski gibi yönetmenlere saygı duruşunda bir senaryo atağı çıktığını söylemek lazım.
Toparlayacak olursak; 'found footage' filmlerle klasik hikayeleri karşılaştırdığımızda, film kahramanlarının gerçekleştirdiği çekimlere dayalı 'found footage' filmlerin genellikle incelikli bir hikaye bütünlüğü vermediğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki malzeme son derece sahici ve tüyler ürperticiyse, boş anları, bitmeyen beklemeleri, hiçbir şey olmayan-tam olacakken olduramayan sahneleri doğal karşılayabiliriz. Paranormal Activity 3 bu anlamda şaşırtıcı bir hikaye bütünlüğü sunuyor. Evdeki kamera çekimleri inandırıcı, hatta vantilatör-kamera gibi mucit espriler de akla yatıyor. Babanın araştırmaları, annenin ikna olması, çocukların yaşadığı dehşet iyi ayarlanmış. Üstelik 'hayali arkadaş'ın varlığını belli ettiği anlar hoplamaya-zıplamaya meraklı izleyicileri tatmin edecektir. Bu defa pek çok şey çözülüyor ve korku sineması hayranlarının seveceği türde retro sürprizler var. Tehlikenin kaynakları, gerilim yaratan öğeleri çeşitlendiriyor ve ortaya bir üçüncü filmden beklenemeyecek bir dehşet atmosferi çıkıyor. Şüphesiz serinin ilk filmi kadar şaşırtmıyor, çarpmıyor, çaresiz bırakmıyor bizi. Ama ikinci filmden çok daha iyi ve bu defa ortada işleyen bir senaryo ve ansızın kapanan grenli kapılardan fazlası var...