Sürükleyici, akıl kurcalayıcı, çok katmanlı...
Yazar: Ayşegül KesirliBu hafta ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi "Entrika (Arbitrage)" ile vizyon salonlarında boy gösteren Nicholas Jarecki, gerçekten de enteresan bir karakter. 1979 doğumlu Jarecki, 15 yaşında, şirket sahibi bir bilgisayar korsanı olarak adını duyuruyor. 16 yaşında, "Hackers" filminin yapımcıları tarafından danışman olarak işe alınıyor. Senaryoda oluşabilecek türlü teknik problemlerin çözümünde, film ekibine destek olan Jarecki, böylelikle sinema camiasına da adım atmış oluyor. 19 yaşında New York Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra, bir aile dostundan aldığı finansal destekle, hayran olduğu yönetmenlerin sinemaya nasıl adım attıklarını konu alan bir kitap yayınlıyor. İlk büyük çıkışını "Outsiders" isimli belgesel filmle yapan Jarecki, birkaç filmde yapımcı ve senaryo yazarı olarak görev yaptıktan sonra ilk uzun metraj kurmaca filmi "Entrika" ile izleyici karşısına çıkıyor.
Hayat hikayesinden de anlaşıldığı üzere Nicholas Jarecki, son derece zeki ve nevi şahsına münhasır bir karakter. Genç yönetmenin bu özelliğinin, senaryo yazarlığını da üstlendiği "Entrika"nın her aşamasında hissedildiğini söyleyebiliriz. Kötü bir yatırım sonucu şirketinin ve ailesinin geleceğini tehlikeye atan varlıklı iş adamı Robert Miller'ın hikayesinin anlatıldığı film, farklı yan öykülerin iç içe geçtiği zorlu bir bulmaca gibi kurgulanmış. Yine başrolünde Richard Gere'in yer aldığı "Sahtekar (The Hoax)"ı hatırlatan entrikalar, aldatmacalar ve zekice hamlelerle dolu film, süresi boyunca sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmediği gibi izleyenlerin akıllarını da uyanık tutan bir çalışma. "Entrika," bütün bu özelliklerinin yanısıra, zengin ve gösterişli yaşantıların zaman zaman hiç de göründüğü gibi olmadığını da vurgulamaya çalışan ve eleştirel yönünü kuvvetlendiren çok katmanlı bir yapıya sahip.
Filmin hikayesi, karısı Ellen ile kusursuz bir evliliğe sahipmiş gibi görünen iki çocuk babası Robert'ın hayatında karanlık ve görünmez köşeler olduğunu fark etmemizle başlıyor. Tecrübeli işadamının servetini kurtarmak adına muhasebe kayıtlarını çarpıttığını ve şirketini yüksek bir fiyata elden çıkarmaya çalıştığını öğrenmemize, bir de beklenmedik bir cinayet eklenince işler iyice karışıyor. Robert Miller'ın içine düştüğü kör kuyudan çıkma çalışmalarını izlediğimiz film boyunca, görünen ve yansıtılan gerçeklik arasında bilinçli olarak yaratılan uçurum, öykünün eleştirel yönünü besliyor.
Bununla birlikte, "Entrika"nın gözler önüne sermeye çalıştığı ahlaki çöküntü hali sadece Robert Miller'ın karakteriyle sınırlı da kalmıyor. Film, milyarlarca insanın hayatını kontrol eden, hatta ve hatta ülkelerin devlet politikalarını şekillendiren iş dünyasının, bu ahlaki çöküntüyü neredeyse cesaretlendirdiğini de gözler önüne seriyor. "Entrika," böylelikle hikayesini tek bir adamın öyküsü olmaktan çıkarıyor ve bir dünya sorununa parmak basmayı başarıyor.
Bütün bunlar bir yana, bana kalırsa filmin en enteresan yanı, başkarakteri Robert Miller'ı imza attığı tüm çarpık ve yasadışı işlere rağmen nefret edilen bir simaya dönüşmekten alıkoyması. Miller, bir yanıyla tek ayak üstünde binbir yalan söyleyen, kurnaz bir işadamı olarak tanımlanırken, diğer yandan, kendisinin kapitalist sistem içinde büyümüş, zengin olmuş ve tatminsizlikle yoğrulmuş bir karakter olduğu da her daim vurgulanıyor. Böylelikle, Miller'ın zaman içinde nasıl bir sistem mağduruna dönüştüğünün özellikle altı çizilirken, karakterin hem iş dünyasını hem de kanun adamlarını alt etmesini sağlayan parlak zekası da üstü kapalı bir şekilde takdir ediliyor.
Sonuç olarak, "İlk Korku (Primal Fear)" ve "Sahtekar" gibi filmlerde de benzer tipleri canlandırmış olan Richard Gere'in karakteristik performansı sayesinde çizgisini koruyan "Entrika," Susan Sarandon ve Tim Roth gibi usta oyuncuların varlığıyla iyice renkleniyor. Hareketli gidişatı, sürükleyici temposu ve çok katmanlı hikayesi sayesinde seyredenleri ekrana kilitleyen filmin, yönetmeni Nicholas Jarecki'nin gelecek çalışmalarını merakla beklememizi sağladığı da bir gerçek; akıl kurcalayıcı hikayelerden hoşlanan sinemaseverlere özellikle tavsiye edilir.