Kağıt
Yazar: Murat Tolga ŞenSinan Çetin filmlerini çok sevdiğimi söyleyemem. Kendisinin de itiraf ettiği üzere daha çok bir Ertem Eğilmez ve Yavuz Turgul filmi gibi duran Çiçek Abbas dışında beni fazlaca etkilemiş bir üretimi yoktur bu sanatçının. Zaten çok üreten bir sinemacı olduğu da söylenemez. İşin yapımcılık tarafına daha çok kafa yorduğu için olsa gerek sinema yapmakla geçen 34 yılda ikisi henüz gösterilmemiş 15 film. Ama bir şekilde, herkes Sinan Çetin'î bilir, filmlerini merak eder. Yönetmen sinemasının elde kalan bir avuç temsilcisinden biri de o'dur ve son filmi Kağıt, bu anlamda mutlaka ilgiyi hak eden bir yapım.
Aslına bakarsanız filmin, bütün Sinan Çetin filmlerinde olduğu gibi, oldukça ilginç bir çıkış noktası var; Film, genç ve idealist bir yönetmenin film çekme sürecini anlatıyor. Genç yönetmen namzeti, idealist ve iflah olmaz komünist Emrah, binbir güçlükle çektiği işçi sorunlarını anlatan filmini bakanlığa destek almak için gönderir ama sansür kurulu başkanı Müzeyyen Hanım her seferinde reddi basar. Her yolu denemesine rağmen, film çekme yolunda helak olan, ailesi, ocağı dağılan Emrah'ın Müzeyyen Hanım'la ilgili çok güzel planları vardır!
"Ne güzel konuymuş işte." dediğinizi duyar gibiyim. Evet, gerçekten güzel ve ilk 30-40 dakikası ile izleyicisine yıllar sonra "bir Sinan Çetin filmi"ni sevebilmek adına umut veriyor ama yönetmenin etkiyi arttırmak bahanesiyle iyice karikatürleştirdiği karakterlerle desteklenen abartılı anlatım, hikayenin çabucak yorulup sıkıcılaşmasına ve dağılmasına yol açıyor. Bu neredeyse her Sinan Çetin filminde görülebilecek bir etkidir. Filmin ilk 15 dakikası ile son 15 dakikasının kurgusunda bile heves kaybından yaşanan yorgunluklar hissedilebilir.
Sinan Çetin, daha ilk dakikada filmini çekmek için kültür bakanlığı fonlarından destek almadığını kinaye yaparcasına jeneriğe kazıyarak seyircinin gözüne sokuyor. Hikayenin etkisini arttırmak için güzel bir belirtme olsa da "Sinan Çetin'in film çekmek için devletten destek almasına ihtiyacı mı var" diye soruyor insan!
Reklam yönetmenliğinde daha başarılı olduğunu düşündüğüm Sinan Çetin'in 'an'ları yaratmakla ilgili bir sıkıntısı yok ama elindeki senaryoya bağlı kalmayışı, daha da kötüsü, bazen elinde bir senaryo bile olmayışı yüzünden, müthiş fikirlerini aynı nakış ustalığı ile uzun metraja çeviremiyor. Çok hazzetmediğim minimalist sinema anlayışının tam tersi Pasolini tarzı bir oyuncu yönetimi ve Fellini sinemasının coşkusundan medet uman Çetin'in Kâğıt'ında çok sevdiğimiz anlar olmakla birlikte filmin tamamı için aynı şeyi söylemek zor.
Fatoş Seğmen gibi 70'ler için uygun düşmeyen ve oynayamayan bir isim dışında oyuncu kadrosunda bir sıkıntı yok. Öner Erkan her zamanki gibi şahane oynuyor, Asuman Dabak da 'Müzeyyen Hanım' rolü için çok doğru bir seçim. Ayşen Gruda ve yıllar sonra perdede görmekten çok mutlu olduğumuz Ahmet Mekin de tecrübeli oyunculuklarıyla her sahneye değer katıyorlar. Zeynep Beşerler ise filmin güzeli.
Kağıt, 'kutsal devlet' kavramını yıkmaya yemin etmiş gibi görünen ama yine aynı derecede statükocu bir 'devlet' olan mevcut iktidara yakınlığıyla bilinen Sinan Çetin'den dolayı, kimileri için gereksiz duygusal bir hezeyan, kimileri için de ne dediği anlaşılamayan trajikomik bir izlence olacak gibi görünüyor. Filmin, pek samimi durmayan siyasi kodlarını görmezden gelirseniz daha zevkli bir izleme deneyimi yaşayacağınız muhakkak.
Twitter: murat tolga