Hesabım
    Dersimiz: Atatürk
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,5
    Kötü
    Dersimiz: Atatürk

    Dersimiz:Atatürk

    Yazar: Melis Zararsız

    Can Dündar imzalı Mustafa adlı filmi izleyeli neredeyse iki sene oldu. Film çok eleştirildi, hem tarihi yanlışlar olduğu söylendi birçok tarihçi tarafından, hem de Atatürk'ü küçük düşüren, onun yüceliğini anlatacak yerde zayıf noktalarını abartarak gözümüze sokan, kötü niyetli bir yapım olarak yerden yere vuruldu.

    Mustafa'yı iki kez izlemiş biri olarak, salondan iki seferde de gözyaşlarıyla ve Mustafa Kemal Atatürk'ü daha çok tanıdığımı ve sevdiğimi hissederek ayrılmıştım. Tarihi bazı hatalar varsa elbette eleştirilmelidir ama Ata'mızın ülkemizi özgür, tam bağımsız, güçlü bir devlet yapma aşamasında yalnızlık çekmiş, çok içki içmiş, bazen karanlıktan korkmuş, kimi zaman diktatörlüğe varacak kararlar vermek zorunda kalmış olduğunu bilmek beni kendisinden soğutmadığı gibi, "o da hatalarıyla, sevaplarıyla bir insanmış, ama ne yüce bir insanmış ki tek başına kalıp, onca zor durumun üstesinden gelebilmiş" diye düşündürterek hayranlığımı daha çok arttırmıştı. Bir insanı gözünüzde idealize ettiğinizde aslında sanılanın tam aksi oluyor, onun yaptığı başarılar, "elbette yapacak, o ideal biri, o yüce biri zaten" diyip geçilebiliyor. Halbuki çok önemli başarılara imza atmış kişilerin aslında içimizden biri olduğunu bilmek ve yaşadığı zorlukları görmek, bu zorluklara rağmen kazandığı başarıları çok daha fazla takdir etmemizi sağlıyor.

    Konumuz Dersimiz: Atatürk filmi ama bu denli Mustafa'dan bahsetmekte haksız değiliz. Mustafa vizyona girdikten sonra televizyondaki tartışma programlarından birinde tarihçi Turgut Özakman kendisine, "keşke bana danışarak yapsaydın, birlikte hazırlasaydık da bu hatalara düşmeseydin" gibi bir eleştiride bulunmuştu. Dersimiz: Atatürk filminin senaristi Turgut Özakman. Film vizyona girmeden önce karşımıza çıkan tanıtım metinlerinde ise hep şu var: "Çoluğunuzla çocuğunuzla gönül rahatlığıyla seyredebileceğiniz bir film!". Bu cümle belli ki bir mesaj içeriyor. Bu cümle diyor ki, biz Atatürk'ü eleştirmeyeceğiz, biz Atatürk'ü Can Dündar'dan daha doğru anlatacağız, sorulara mahal vermeyeceğiz, içiniz rahat olsun.

    Filmi izlemeye başladığımızdaysa başka bir konu göze çarpıyor. Film, hem dramatik hem belgesel özelliğiyle dikkat çekiyor. Aslında bu oldukça akıllıca bir yaklaşım. Filmin hikayesinde, 23 Nisan için Atatürk'le ilgili ödev yapmaları gereken bir grup ilkokul öğrencisi, Çetin Tekindor'un canlandırdığı Tarihçi Dede'den Atatürk'ü dinlerler. Tarihçi Dede, Atatürk'ü anlattıkça, sahneler belgeselleşir. Bu mantık gerçekten de güzel. Salt tarihi anlatan sıkıcı bir belgesel tadında olmayacağı muhakkak... Fakat filmin bu dramatik kısımları, Çetin Tekindor gibi usta bir oyuncuya rağmen inanılmaz başarısız. Belli ki tüm oyuncular, "bu çok önemli bir film, belgesel niteliğinde, burada çok ciddi olmalıyız, hiç hata yapmamalıyız" gibisinden bir psikolojiye girmişler. Sanki izlediğimiz, bir çocuk tiyatrosu. İnanılmaz abartılı hareketler, yanlış tonlamalar, neredeyse gülünç bir durum söz konusu.

    Filmde gülünç olan bir başka nokta da filmi belgesel kılan barkovizyon bölümlerinin bir kısmı. Çetin Tekindor'un, çocuklara Atatürk'ü anlatırken bir barkovizyon aracılığıyla bazı dökümanlar, belgeler, fotoğraflar göstermesi çok normal ve olası bir durum, fakat bu barkovizyondan durup dururken örneğin Uğur Dündar'ın çıkarak, "aferin çocuklar, tarihi önemsiyorsunuz" demesi ve kaybolması ve çocukların ona "teşekkür ederiz Uğur Dündar" diye cevap vermeleri (bu tarz başka ünlüler ve sahneler de vardı) gerçekten anlamsız, komik ve gereksizdi. Çocukların bazı sorularına, gene sanki o soruları duymuş da cevap veriyormuş gibi barkovizyonda beliren onca kişi, filmin gerçeklik duygusunu yitirmemize ve hatta, ne alaka diyerek tebessüm etmemize yol açtı izleyiciler olarak. Gene röportaj yapılmış birçok önemli şahsiyetin kim olduklarının çocuklara açıklanmaması büyük eksiklikti.

    Filmle ilgili en çok göze batan durumlardan biri ise Mustafa filmine verilen cevaplar. Atatürk'ün karanlıktan korktuğunu söyleyen Mustafa filmine cevap bu filmde şöyle geliyor: Çocuk sorar: Atatürk karanlıktan korkarmış doğru mu? Tarihçi Dede yanıtlar: Kim demiş onu? Ama bir şeyden korkardı, evet. O da fareler!! Buradaki mantık nedir? Karanlıktan korktuğunun söylenmesinin Atatürk'ü aşağılamak olduğunu düşünen ve eleştiren kesim olarak cevap, Atatürk'ün aslında farelerden korkması mıdır? Burada bariz bir "Can Dündar'ın söyledikleri doğru değildir ama biz de Atatürk'e doğal bir insan gözüyle bakıyoruz" mesajı var ama maalesef gülünç olmuş. Gene Atatürk içki içer miydi sorusuna (Atatürk'ün özel hayatıyla ilgili sorunuz var mı diyen dedeye bir ilkokul çocuğunun ilk sorusunun bu olması da ilginç), elbette içerdi ama çok düzgün içerdi deyip Can Dündar'ın filminde o çok eleştirilen rakı sofrasına cevap olarak, daha usturuplu içen(!) bir Atatürk'ün rakı sofrası mizanseni yaratılmış. Ben buradaki farkı gerçekten anlayamıyorum. "Biz de onu insan gibi gösteriyoruz, putlaştırmıyoruz ama usturuplu olarak gösteriyoruz" mantığı bana çok samimi gelmedi ne yazık ki.

    Gelelim Atatürk'ün canlandırıldığı o mizansen sahnelerine. Fotoğraflardan da anlaşılıyordu ama izlendiğinde iyice gözü rahatsız eden bir makyaj sorunu var. Halit Ergenç'e yapılan bu Atatürk makyajı, adeta bir büst kıvamında olmuş! Ergenç'in yüzüne kat kat, kat kat sürülmüş olan o bronz fondöten, gerçek olmadığını adeta bağıran burun ve saçlar, etrafındaki insanlar gayet doğalken onun o yapay görüntüsü, filmin kaba çekimleri izlenirken nasıl göze batmamış, hayret edilecek bir şey.

    Filmin ikinci yarısı, ilk yarısından daha başarılı. Canlandırmalarda gerçekten de etkileyici hikayeler var, daha önce bilmediğimiz bazı keyifli öyküler var Atatürk'le ilgili. Filmin ikinci yarısında, "evet böyle filmler çekilsin, Atatürk'ü unutmamalı, onunla ilgili değişik hikayeleri ortaya çıkarmalıyız" hissi oluşuyor gerçekten de ve ilk yarıda hissedilen o yapaylığı unutturuyor, filmin içine sokuyor izleyiciyi biraz da olsa. Tarihi anekdotlarla ilgili zaten söylenecek bir şey yok, elbette ki çok değerli tarihçi Turgut Özakman, tarihi meseleleri en doğru şekilde aktarmıştır bizlere. Kötü niyetli bir yapım değil, Can Dündar'ın açtığı Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili film çekme yolundan devam edilmesi de elbette olumlu.. Keza, henüz izleme fırsatı yakalayamadığım Veda da bence iyi niyetli bir yapımdır. Fakat hem bu denli tiyatral olması hem de Mustafa adlı filme cevap vermek adına düşülen komik durumlar adına, beni çok heyecanlandıran bir yapım olmadı Dersimiz: Atatürk. Darısı, çekilecek diğer Mustafa Kemal Atatürk filmlerine.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top