Hesabım
    Polis
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Polis

    Diğerlerinden Sıkıldıysanız, <b>Polis</b>’i Deneyin...

    Yazar: Ali Ercivan

    "Türk halkı bu filmden bir şey anlamayacak" gibi bir cümleyle yazıma başlamak dürtüsüne engel olamıyorum. Ama belki de Onur Ünlü ile yaptığım röportajda kendisinin de söylediği gibi: Anlamayıversinler, ne olacak? Polis'in Türk halkı ile iletişim kurmakta zorlanabileceğini düşünüyorum ama birilerinin ana yoldan ayrılması gerekmiyor mu artık?

    Takeshi Kitano'ya ithaf edilmiş olan Polis, kanser yüzünden çok kısa ömrü kalmış bir polisin mafyaya karşı tek başına açtığı savaş sonrasında ailesini koruma ve diğer yandan üniversitedeki tezi için kendisiyle görüşen genç kıza olan aşkını ifade edebilme çabalarını anlatıyor. Ama gayet basit öyküsünü öyle bir anlatıyor ki, şaşırmamak mümkün değil.

    Daha ilk sahnede, tek başına bir grup gangesteri dövüp kahraman olarak bize sunulan Musa Rami karakteri, mesleğinde efsane konumunda biri. Çocukları ve torunlarından oluşan kalabalık aile yaşamında ise sevecen bir baba ve dede. Çok buralı birisi ve pek anti-kahraman olarak da çizilmiyor doğrusu. Bir avantür filminin kahramana yüklediği hemen hemen her özelliği barındırıyor. Yönetmen Onur Ünlü de bir kahraman filmi yapıyor aslında. Afiş bile bunu çağrıştırıyor. Amaç popüler, eğlenceli bir iş çıkarmak. Ama bütün bunları karşı bir noktada durarak başarmak.

    Polis son derece eğlenceli bir film. Eğer aynı frekansı tutturabilirseniz. Ama ben bir Belçika halkının ya da herhangi bir Kuzey Avrupalı'nın bu filme daha olumlu tepki verebileceğini tahmin ediyorum. Ailece pikniğe gidip "I Will Survive" eşliğinde hep birlikte koreografiyle dans eden bir aile, farklı diyaloglarla üç kez tekrarlanan ve son tekrarında tamamen ilgisiz şeylerden bahsedilen park sahnesi, ölümün bile bir mizahla sunulması, bizim seyircimizi yadırgatabilir.

    Ama bu her şey mi? Türkiye'de Polis gibi bir filmi kucaklayacak bir izleyici kitlesi yok mu? Şüphesiz var. Peki geri kalan seyirciye de başka bir şeyler sunmanın vakti gelmedi mi? Kesinlikle. Polis'in yapım şirketi olan Eflatun Film, bireysel bir çabayla, ciddi bir risk alıyor. Ege kasabalarında geçen komedi soslu melodramlardan, milliyetçi aksiyonlardan, taklitçi korku denemelerinden, sululukta sınır tanımayan gişe filmlerinden farklı işlerin de yapılması gerekiyor birileri tarafından. Seyircimizin yavaş yavaş eğitilmesi için birilerinin taşın altına elini sokması gerekli. Polis bunu deniyor.

    Açıkça söyleyeyim, filmi yüzümde aptal bir sırıtışla izledim. Mükemmel bir sinema örneği olmasa bile orijinal, heyecan verici bir film Polis. Eğlenceli ve özgün. Oyuncu seçimi ve yönetimi, müzik kullanımı çok başarılı. Kameranın ve kurgunun çok yaratıcı şekilde kullanıldığı anlar içeriyor. Kendi eliyle kurduğu bütün beklentileri yine kendi yerle bir ederek, sürekli şaşırtıcı olmayı başarıyor. Keyifle çekildiği ve ardında ukalaca bir tavır olmadığı hissediliyor. Büyük laflar etmeden, basit bir öyküyü özgün çözümlerle sunmasıyla güçleniyor.

    Elbette zaafları da var. Haluk Bilginer ile Özgü Namal'ın ilk diyalog sahnesi, filmin geri kalanı için birçok bilgiyi içermenin ötesinde biraz durağan ve zayıf kalıyor. Son kısımdaki mezuniyet töreni sahnesi de biraz fazla uzun; kesmeye kıyılamamış. İki saate varan süresi, absürdün alanı içinde gezinen ve öyküden ziyade üsluba dayanan bir film için biraz uzun. Dolayısıyla, mezuniyet ve hastane sekansları gibi uzayan bölümlerle birlikte, sonlara doğru film sıkıcılaşma tehlikesiyle karşılaşıyor.

    Ama kanımca bunlar filmin genel başarısını gölgeleyecek kadar baskın sıkıntılar değil. Polis, Türk sinemacılığı adına umutlanmak için ihtiyaç duyduğumuz türde taze bir eser. Seyircimizi şaşırtacağı kesin ama o ilk afallamanın ardından filmden uzaklaşmaz da, aynı frekansı yakalayabilirlerse kesinlikle büyük bir keyif vaat ediyor. Bu orijinal ve cesur denemenin, uzun zamandır bu topraklardan çıkmış en önemli sinema çabalarından biri olduğuna inanıyorum.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top