Pak Panter
Yazar: Funda SularözHollywood'un artık tüketmiş olduğu ajan parodisi klişelerine, Türk işi ajan filmi Pak Panter eklenmiş bulunmakta. Hepimize hayırlı olsun! Gerçi geçen sene Süper Ajan K9 filmiyle de filmi izlerken canımız sıkılmış, üzerimize afakanlar basmıştı ve bu filmin ondan daha iyi olduğunu da söylemek gerekir. Ama Süper Ajan K9'un bir ölçüt olmadığını da belirtmeliyim. Pak Panter, kelimenin tam anlamıyla senaryosu berbat, efektleri berbat, esprileri klişe bir film.
Enerji bakanımız Azerbaycan'dayken Rus mafyası tarafından kaçırılır. Bunun üzerine Başbakan, istihbaratın başı Fahrettin Bey'den bu işi çözmesini ister, ülke itibarı söz konusudur. O da diğer tüm Pak Panter ajanlarını gizli göreve gönderdiği için elinde kalanları; istihbaratın mucidi SPP ve başladığı günden beri tek bir görev almamış PP7'yi görevlendirir. Azerbaycan'da onlara katılan Gülizar ile birlikte bu 'salak ile avanak' tiplemeleri Rus mafyası ve Mossad'a karşı harekete geçer. Onları aynı zamanda bir sürpriz de beklemektedir...
Aslında filmde sizleri 'şaşırtıcı' bir sürpriz beklemiyor. Filmde bakan kurtarma operasyonunun hicvedilmesinden çok saçmalık boyutunda olmasını ve 'Bir bakan böyle mi kurtarılır?' sorusunu irdelemeye bile gerek yokken, tekrar tekrar ısıtılıp önümüze getirilen ajan ve popüler kültür klişeleri filmin ana malzemesini oluşturuyor. Maskeli Beşler Serisi, Türkler Çıldırmış Olmalı ve Umut filmlerinin yönetmeni Murat Aslan belli ki çizgisini bozmaya (!) niyetli değil. Özkan Uğur, Sümer Tilmaç gibi oyuncuların varlığı da filmin kötülüğü içinde biraz gülümsetiyor.
Sonuç olarak, ıssız bir adada son 10 yılınızı geçirmişseniz ve hatta öncesinde de sinemayla çok ilgili olmamışsanız, bu filmi beğeneceksiniz. James Bond ve Pembe Panter filmleri gibi kendi kitlesini oluşturmayı düşündükleri Pak Panter, aslında bir serinin ilk filmiymiş. Ve yapımcıların paylaştıklarına göre film, 'içine düştüğü durumlarla kendi halklarının gözünde komik durumlara düşen "paranoyak yönetim anlayışı"nın geleneklerini hicvediyor'muş. Filmde bunu göremediğiniz gibi üzerine bir de berbat efektler gelince, olmuyorsa yapmayacaksın demekten geri kalamıyorsunuz. Bugün Hollywood'un kullandığı ileri teknolojiye karşı sınırlı bütçeyle efektler olmuyorsa kullanılmasın, görüntü kirliliğine sebep olunmasın.
Son olarak, Doğa Rutkay film çekimlerinde esnasında silah kullanırken omzundaki bağlar yırtılmış ve beş gün boyunca hastanede kalmış. Omzu alçıya alınması gerekirken düşünce gücüyle kendisi iyileşmiş. Doğa Hanım keşke bu filmi de düşünce gücüyle iyi etseydi. Bakalım Box Office sıralamasında bir etkisi olabilecek mi?