Hür Adam: Bediuzzaman Said Nursi
Yazar: Murat Tolga ŞenBediüzaman (Zamanının en iyisi) olarak namlanmış Kürt İslam âlimi Said Nursi'nin hayatını, bütçe ve teknik imkânların izin verdiği ölçüde, epik bir anlatımla sinemalaştırmayı amaçlayan ve daha fragmanları dönerken yarattığı polemikle kendinden bahsettiren "Hür Adam" filmi gösterime girdi.
Hür Adam, açıkça görüleceği üzere bir "beyaz sinema" örneği. Türkiye'nin değişen siyasi ikliminden cesaret alan yapımcı ve yönetmen Mehmet Tanrısever, birlikte yaşamak konusunda artık giderek zorlanan Türkler ve Kürtlerin arasını bulmak için çekmiş sanki bu filmi. Bunun için de her iki halkın dindarlarının saygı duyduğu bir isim olan Said Nursi'yi seçmiş. Seçimin doğruluğu tartışılır elbette. Said Nursi hakkında pek çok söylenti/bilgi mevcut ve Cumhuriyet'in çok sevdiği bir karakter olduğu söylenemez. Ayrıca film, Türk ve Kürt tarafının dindar olmayanlarını çok kızdıracak bazı anlara da sahip ki bu durum yine kendisinden başkasına yaranamamasıyla sonuçlanacaktır. Fakat biz bu tartışmaları bir kenara bırakıp Hür Adam'ın "sinema" olma haliyle ilgilenelim.
Türk sinemasının tarihi bir karaktere yaklaşımı, halkın bu karakter üzerinde çektiği tabusal örtü sebebiyle her zaman fazla şiirsel, fazla şoven bir şekilde olmuştur. Geçen yıl izlediğimiz "Veda" ya da bu yıl vizyonda gördüğümüz "Nene Hatun", "Kubilay" gibi filmlerin de başına bu gelmişti. Erdemlerle donanmış, hiçbir zaafı olmayan karakterler, süper kahraman geleneğine sahip olmayan sinemamızın bu eksiğini kapatmak istercesine aşırı idealize edilmiş bir şekilde beyazperdede arz-ı endam ederler. Buna bir de bu tür filmlerde iyice teatralleşen oyunculuklar eklenince, ortaya ancak onu çok sevenlerin benimseyebileceği türden bir tasvir çıkar. Hür Adam da bu cesaretsizliğin kurbanı olmuş.
Film, Said Nursi hakkında yazılmış, bildiğimiz bir tarihten yola çıkmak yerine takipçilerinin anlatılarından oluşan alternatif bir tarihi göstermeyi amaçlıyor. Bu anlamda ezber bozmaya çalışan bir film olduğunu söyleyebiliriz ama karakteri boyutlandıramayan anlatım ve sıkıcı kronolojik yapı, bu filmi Said Nursi'nin takipçilerinden başka kimsenin ilgisini çekmeyecek bir yalnızlığa iteliyor. Film çekilmeden önce görüşü alınan bazı kimselerin Said Nursi'nin tıpkı Çağrı filminde olduğu gibi cismen gösterilmemesi tavsiyesi ise yapımcı/yönetmenin kendi tarafında da epey zorlandığının göstergesi.
Anlatım sıkıcı, karakterler iyice karikatürize, oyunculuklar ise ortaokul müsamerelerinde gördüklerimizden hallice. Ülkemizde çekilen tarihi filmlere has olan kötü figürasyona ise artık söyleyecek laf bulamıyorum. Efektler zaten genellikle başaramadığımız bir şey ama 2. Dünya Savaşı'nın pervaneli uçaklarını 1920'lerde görmek ilginçti. Green Box ile yapılan fon uygulamaları da sırıtıyor. Filmin başarılı bir tarafı varsa o da görüntü yönetmenliği. Al Özel, imkânlar ölçüsünde elinden geleni yapmış. Bu sayede bazı sahnelerden sinematografi adına keyif almak mümkün. Hayatımda gördüğüm en tuhaf yönetmen *cameosu da bu filmde. Mehmet Tanrısever, filmin finaline doğru esaretten kurtulan ve köyüne dönen Said Nursi tarafından ismiyle takdir ediliyor!
Bir tür Osmanlı Gandhi'si gibi anlatılan Said Nursi'nin öğretilerine bağlı olanlar bu filmi izleyecek ve çok seveceklerdir mutlaka ama bu Hür Adam'ın sinemasal yeterlilikler adına sınıfı geçmiş bir film olduğunu göstermiyor. Siz de seçiminizi buna göre yapın.
Twitter: murattolga
Beyaz Sinema: Müslüman duyarlılığıyla, din, örf ve gelenekleri konusunda dikkatli, manevi duyguları yüceltmeye çalışan yapımların üretildiği sinema anlayışı.
Cameo: Oyun, film, video oyunu, televizyon gibi gösteri sanatlarında insanlar tarafından çok bilinen birisinin kısa olarak görülmesine denir. Sinema filmlerinde Alfred Hitchcock cameo rollerde öncü olmuştur. Son dönem yönetmenlerinden Quentin Tarantino da cameo rollerde ismi sayılabilecek yönetmenlerdendir. (wikipedi)