Hesabım
    Ses
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Ses

    Ses

    Yazar: Melis Zararsız

    Sinemada korku/gerilim, tüm dünyada oldukça fazla takip edilen bir tür. Korku sinemasında iddialı olan Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu ülkeleri, bir çok kült film ortaya çıkarmışlar uzun yıllardır. Bu örneklerin beslediği ve etkilediği filmler yapılmaya devam ediyor sadece bizde değil, bir çok ülkede. Fakat Türk korku filmi dediğimiz zaman maalesef kısır ve yetersiz bir alandan bahsediyoruz.

    Her toplum kendi korkusunun üstüne gidiyor belki de ve Türk yönetmenler ilk önce kendi korkusunun üstüne değil de yapılmışın üstüne giderek şeytan çıkarma ayinli, ruhlu perili, seri katilli film yaptı epeyce. Oysa ki şeytan çıkarma bize ait bir öğe değil, seri katil meselesi de gene ülkemizde çok fazla karşılaştığımız bir vaka değil. Amerika yıllarca komplo teorileriyle yaşamış, her türlü vahşetin ve korkunun örneklerinin yaşandığı büyük bir kara parçası olduğu için onların bu korku unsurları üzerinden sinema yapmaları kaçınılmazdı elbet. Bizde ise kendi korkumuzun üstüne gitmek meselesi masaya yatırıldıktan sonra, aslında belki de zorlanıldı çünkü biz toplum olarak korkularımızdan pek bahsetmeyi, üstüne gitmeyi sevmeyiz. "Cin" kelimesine bile "üç harfli" diyen bir toplumdan bahsediyoruz.

    Daha sonra bu korkumuzun üstüne gitmeye karar veren bazı Türk yönetmenler, folklorik öğelerimize yer vererek kendine özgü bir Türk korku sineması oluşturabilmek adına, bazı korku filmlerine imza attılar: Musallat, Semum, Büyü, Dabbe gibi. Evet, gerçekten de toplum olarak elimizde, yabancı unsurlara ihtiyacımız olmayacak kadar öğe mevcut: büyü, muska, dua, cin, ayet, rüya, karabasan, tılsım... Fakat bunları, başarılı bir korku filmi üretebilmek adına ne kadar iyi değerlendirdik, tartışılır. Bu zamana kadar da tartışıladurdu ve çevremde herkesin ağız birliği etmiş gibi bu filmlerin arasında beğendiklerini söyledikleri tek bir film var, o da Küçük Kıyamet. Depremi konu eden film, inandırıcı karakter ve mekan seçimleriyle, bize aitlik duygusu veriyor herşeyden önce. Bir korku filminin olmazsa olmazı ışık kullanımı da oldukça başarılı. En önemlisi de temposu, sürekli merak duygusunu besleyip finalde seyirciyi gerekli doyuma ulaştırması açısından çok başarılı bulduğumu söyleyebileceğim bu filmi de andıktan sonra artık Ses'e gelebiliriz.

    Ses, Ümit Ünal imzalı bir film. Ümit Ünal diyince aklıma ilk gelen film Teyzem'dir. Senaryosunu yazmış olduğu 1986 yapımı bu film, psikolojik ve dramatik üslubuyla beni etkilemiş bir filmdir ve bu filmin senaristi olması Ümit Ünal'ı kafamda bazı senarist/yönetmenlerden ayrı bir yere koymuştur. (Aynı zamanda senaryo da yazan yönetmenler gözümde her zaman bir kademe üstte oluyor) Daha sonra bir çok değişik filmle, son zamanlarda da 9 adlı filmin hem senaristi hem yönetmeni olarak adını duyurdu hem de ne duyurma, Oscar'ın Türkiye adayı bir film oldu 9.

    Ses'i duyduğumda epey heyecanlandım. Önce Ümit Ünal, sonra korku/gerilim öğeleri barındıran bir film olması, afişi ve çok beğendiğim oyuncuları, son olarak da senaryosunu kendisi yazmıştır diye düşünmeme rağmen, gene kalemini çok beğendiğim bir isim, bir sinema yazarı: Uygar Şirin'in yazmış olması bu film için heyecanlanmama yeten bilgilerdi benim için. Fragmanı da aynı şekilde... Filmi izlerken de bu heyecanı duymakta haksız olmadığımı hissettim çoğunlukla. Görsellik açısından, oyunculuk ve mekan seçimleri açısından, gerilim unsurları açısından oldukça başarılı buldum Ses'i. Kurgusu, "ee bu neydi, bu niye vardı ki " dedirtmeyen tutarlılığı, çoğunlukla gerilim, birkaç öğeyle korku olabilecek, ama kesinlikle özenti makyaj ve effektlere sığınmayan, sakil durmayan, "bizden" diyebileceğimiz duruşuyla Ses, gerçekten de başarılı, eli yüzü düzgün bir film. Ne yabancı filmlerden etkilenmiş, ne de kendi folklorik öğelerimize sığınmış, ama gene de bizden olmuş, üstelik "olası" bir hikayeyi anlatması, korku olsa da gerçekçi olması filmin bir diğer artısı olmuş.

    Filmde hayal kırıklığına uğradığım tek birşey varsa o da sonlara doğru temponun düşüşü, sinema tabiriyle bir katharsis'e ulaştırmayışı, sanki çok fazla biryerlere bağlanamayışı. Bir diğer eleştireceğim nokta da filmin sonunda tercih edilen şarkı. Filmle ilgili sürpriz vermekten nefret eden biri olarak kullanılan şarkıyı da söylemek istemiyorum ama hayranlık derecesinde beğendiğim bir kadın vokalin şarkısının girmesi, filme bir anda amatör bir kısa film bitiyormuş havası katmış. Nacizane fikrim, o şarkının sadece vokalsiz müziğinin son sahneye aşırı derecede yakışabileceği yönünde...

    Gaipten gelen bir ses'in hayatını zehir etmesi ve onu bazı gerçeklerle yüzleştirmesi olarak özetleyebileceğim film, psikolojik bir korku/gerilim filmi diyebileceğimiz, bu türlerde Türk filmleri izlemek açısından önyargımızı kırmamızda yardımcı olacak bir yapım.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top