Hesabım
    Uçan Melekler
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,0
    Çok Kötü
    Uçan Melekler

    Uçan Melekler - Ülkemizde özellikle son 4-5 yıl içerisinde, televizyonda sahne performansı, gösteri ve dans odaklı yarışma şovları, gençler arasında tabir-i caizse tavan yaptı

    Yazar: Misafir Koltuğu

    Ülkemizde özellikle son 4-5 yıl içerisinde, televizyonda sahne performansı, gösteri ve dans odaklı yarışma şovları, gençler arasında tabir-i caizse tavan yaptı. Popüler kültürün tüketim nesnesi haline gelen bu yarışmalar, televizyon ekranlarına yeni yüzler kazandırdı; sinema sektörü de kaçınılmaz biçimde bu paydan nasibini almaya başladı. Nasıl ki televizyonda dansın her türünü artık daha çok görmeye alıştık, sinema perdesinde de dansı merkezine alan yapımların artmasına beklenen bir gelişme olarak bakabiliriz. Fakat her uzmanlık dalını da, kendi gerekleri içerisinde icra etme nezaketi, öncelikle o sanata gösterilen saygıdan ötürü gelmeli diye düşünüyorum.

    Yönetmen ve senarist Fırat Gülsoy'un gençlik ve dans eksenine oturttuğu filmi Uçan Melekler, iyisiyle kötüsüyle bir sinema eseri olarak karşımızda. Yola çıkış noktası, yani fikir iyi, ama anlatım yöntemi kötü. Dansçıların sahne performansları harika denebilecek ölçüde, ama gelin görün ki oyunculukları felaket. Hikayenin aktarmak istediği (dansa tutkuyla bağlı sokak dansçıları) önemli bir tema ama senaryonun oturduğu çatı yıkık dökük. Sanat yönetimi pek çok açıdan başarılı, fakat görüntü yönetmenliği ve ışık düzeni, profesyonel bir sinema filmine yakışmayacak derecede özensiz... Listeyi uzatmadan detaylara geçelim.

    Profesyonel oyuncular, bir dansçı rolüne soyunduklarında, eğer işlerini ciddiye alıyorlarsa, iyi eğitmenlerden dans dersi alırlar. Ya da rolleri hangi mesleği canlandırmalarını gerektiriyorsa, en azından o meslek erbabıyla iç-dışlı olurlar, karakterine bürünmek için o yaşam tarzına uyum sağlamaya çalışırlar. Peki, çok iyi bir dansçıdan profesyonel sinema oyuncusu çıkar mı? Çok iyi çalışırsa, en azından sinemanın gereklerini yerine getirecek kadar, vasat üstü bir oyunculuk neden çıkmasın?

    Aslında bu noktada, bir çoğu dans yarışmalarından tanınan simalar olan bu oyunculara (Aydan Uysal, Okan Aydoğan, Serdar Güder, Süleyman Bölek ve

    Mihriban Taşdöğen ) yüklenmek yersiz. Zira 'breakdance' türünü oldukça başarılı icra eden bu gençlerden, bir de değme oyunculara taş çıkartacak performans beklemek fazla olur. Bu film bir seyirciye "danslar çok iyi, oyunculuklar berbattı" hissini geçiriyorsa şayet, burada kusur ağırlıklı olarak senaryonun yapısında saklı. Her şeyden önce, bu "oyuncular", gereğinden fazla monologa ve diyaloga sahip. Melek karakterini canlandıran Aydan'a iki beden büyük kot pantolon ne kadar yakışıyorsa, sarf ettiği basmakalıp laflar, şımarık cümleler bir o kadar yapmacık duruyor.

    Senaryodaki açıklar salt yapay diyaloglarla da sınırlı değil. Hikaye akışında o kadar çok boşluk var ki, finalde her şeyi toparlamak için bir çırpıda geliveren sözüm ona sürpriz, bol salçalı Yeşilçam dramlarını aratmayacak bir oldu bittiye sahip. Hal böyle olunca, filmin göz boyayan yegane oyuncusu Aytaç Arman'ın rolünden bahsetmeye pek de gerek kalmıyor. Arman ne kadar profesyonel olsa da, çevredekiler döküldüğü sürece tek başına anlamını yitiren bir Roma sütununa dönüyor maalesef.

    Belki filmin açılışında Melek'in çocukluğunu özetleyen o bitmek bilmez monolog hiç olmasaydı, 'kankası' Koray ile geçen yılları, havada kalan iki cümle ile özetlenmek yerine adamakıllı sahnelerle verilseydi; karakterin ergenlik döneminde yaşadığı sıkıntıları görseydik, Melek ile şüphesiz ki daha kolay bir özdeşleşmeye gidebilirdik. Bu gibi sahneler, hip-hop'ı her yönüyle bir alt kültür olarak benimseyen gençlerle de özdeşleşmemiz için bir fırsat olurdu. Uçan Melekler maalesef bu fırsatı tepen bir yapım olarak müzik filmleri arşivindeki yerini aldı.

    Filmin tek beğenilir yanı dans sahneleri dedik; dans dediğimiz de müziksiz olmaz elbette. Filmin başarılı müziklerinin hakkını teslim etmek lazım. Müziklerde imzası olan Orkun Tunç ve Taner Yurdunkulu, sahnelerin ruhuna yakışacak müzik ritmini hemen hemen bütün film boyunca ayarında vermeyi başarmışlar. Pek çok sahnede, farkında olmadan ritim tuttuğumu sonradan fark ettiğimi eklemek isterim.

    Keşke senaryo kurgusuna, görüntü tekniklerine, o korkunç ışık patlamalarına daha çok özen gösterilseydi, "Cihangir set üstünde, merdivenlerinde sahne çekelim" takıntısı artık bitseydi. Dans, müzik ve gençliğin harmanlanacağı daha profesyonel çalışmalara umutla bakmak istiyoruz, fakat eldeki verilerle bu biraz zor.

    "Sinema işinin kötü kotarılmış olması fark etmez, ben beyazperdede dans seyretmek istiyorum" derseniz keyif alabilirsiniz ama dans sahneleri dışında tutarlılık ve Step Up benzeri bir sinema filmi aramayın.

    Duygu Kocabaylıoğlu

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top