Hesabım
    Zeynep'in Sekiz Günü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Zeynep'in Sekiz Günü

    Ya Gerçekler?

    Yazar: Ali Ercivan

    Zeynep yalnız bir kadın. Her sabah aynı alarm sesiyle uyanıp yatağından kalkıyor. Rutin hazırlıkların ardından evden çıkıp işine gidiyor. Kimseyle gerçekten arkadaş olduğu söylenemez Zeynep'in. Robot gibi yürüyor, robot gibi işini yapıyor, robot gibi evine dönüyor.

    Fakat yerine oturmayan şeyler var Cemal Şan'ın Zeynep'i anlattığı filminde. Şehrin yeni oluşan yaşam alanlarının birinde, çevresindeki otoyollar hala inşaat halinde olan lüks bir sitede yaşıyor Zeynep. Hangi alanda hizmet verdiğini hiç öğrenemediğimiz bir şirkette herhangi bir masa başı işi yapan bir kadın, bu lüks sitede yaşamayı nasıl karşılıyor olabilir, anlamak zor. Sitenin mimari özellikleri, buranın yeni bir yerleşim alanı olduğunu belli ediyor. Sonradan Zeynep'in öksüz olduğu bilgisini de ediniyoruz. Belli ki ailesinden kalmış bir ev değil bu.

    Zeynep bir yaşam kurmuş kendine. Yakınlık, heyecan ve coşku olmayan bir hayat bu. Gerçek dışı gözükecek ölçüde abartılı çizilmiş Zeynep'in bu zavallı hali. Filmin ilerleyen aşamalarında, Zeynep'in bu hayatı yaşarken kendisini mutlu zannettiği itirafını izliyoruz. Kafa karıştırıcı. Zeynep hiç de mutlu gibi gösterilmemişti çünkü bize. Kendini mutlu zanneden bir insan, yalnızlığının o denli bilincinde davranmaz ki. Yalnızlığını görmezden gelerek, sahte bir mutlu maske yaratır ve yaşar Cemal Şan'ın anlattığı gibi insanlar. Zeynep ise ilk andan itibaren acı çeker gibi resmediliyor perdede.

    Ancak yalnızlığının o denli farkında, kendini o denli çaresiz hisseden bir küçük burjuvanın yapacağı şeydir zaten Ali gibi bir kenar mahalle delikanlısına cinsel arzu duymak ya da tutulmak. O zaman anlaşılır olabilir Zeynep'in başka herhangi birine değil de Ali'ye kendini bırakması.

    Şu ana kadar tüm saydıklarım, şahsi bakış açıma göre, Zeynep karakterini çizerken gerçeklik veya dramaturji açısından tutarsız, hatta belki anlamsız gördüğüm detaylardır. Öncelikle bir karakter çalışması olan Zeynep'in Sekiz Günü adlı filmi başarısız kılan etkenlerin başında gelir bu tutarsızlıklar. Ali'nin, masasının üzerine bizim rahatça görebileceğimiz şekilde Olağan Şüpheliler filminin DVD'si yerleştirilmiş bir gençle dost olabilmesi de böyle bir tutarsızlıktır mesela kanımca.

    Ve Zeynep, bir arkadaşının doğum günü partisinde, herkesten uzak otururken, Ali'nin dikkatini çeker. Ali gönül eğlendirmek peşindedir. Zeynep'te bir farkındalık tetikleme niyeti yoktur. Fakat, o ana kadar sepya tonlarda resmedilen Zeynep'in günleri renklenir Ali ile tanıştıktan sonra. Ali'nin tamamen cinsel boyuttaki ilgisini yakınlıkla karıştırır. Ona aşık olduğunu zanneder. Ve kendisini bir daha aramaya hiç niyeti olmayan Ali'yi yeniden bulmak, ona aşkını anlatmak için yollara düşer.

    Zeynep'in yolculuğu, sonu değişime varan bir yolculuk olmaz. Zeynep'in sekizinci günü, yani yeni bir Pazartesi, yeni bir iş günü geldiğinde, Zeynep daha da perişan bir insan olarak uyanır çalar saatinin alarmına. Zaten seyri çeşitli sebeplerle zor olan bu filmin başladığı yerde bitmesi, genel geçer bir anlam da yaratmadığına göre, doğru bir sinemasal araç mıdır? Zeynep'in uç bir örnek olan, gerçekçi bile gözükmeyen öyküsü, anlatmaya değer bir sinema malzemesi sayılabilir mi?

    Zeynep, yaşamını eskisi gibi sürdürebilecek midir? Öyle anlaşılıyor. Ama insanlar, hem de kazancı yerinde ve hatta Fadik Sevin Atasoy gibi eli yüzü düzgün insanlar, hayatlarının sefil bir yalnızlıkla sürüp gitmesine göz yumarlar mı?

    Zeynep'in Sekiz Günü, doğru çizilmemiş bir karakterde Fadik Sevin Atasoy'un yine de başarıyla taşıdığı, Ali rolündeki Mustafa Üstündağ'ın alkışı hak eden bir gerçekçilik ve dinamizm kattığı, en azından meramını çoğu noktada lafla değil görsellikle anlatmayı deneyen bir film. Zaten ne zaman konuşmalar başlasa, katlanılması zorlaşan, hepten yapaylaşan bir film. Cemal Şan'ın zihninde nasıl bir referans listesine bağlandığını çözemediğimiz, Ali'nin dayısının evindeki sahne gibi kısımlarındaysa gülünçleşen, amacından sapıp iyice anlamsızlaşan bir film.

    Ve şu saatten sonra bu filmi tavsiye edip etmememin de aynı derece anlamsız olacağının farkındayım. Çünkü ben bile filmin seyirci olmadığı için iptal edilmediği bir seans bulmakta günlerdir zorlanıyorum. Ama sinemacılarımız bundan bir ders çıkarıyorlar mı acaba? Esas önemli olan bu.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top