İlk Bakışa Kanmayın...
Yazar: Ali ErcivanÜç yıl kadar önce bir kısa film projem vardı, sonra tembellikten bir kenarda kaldı. Çok basit, hatta klişe denebilecek bir aşk hikayesini, diyaloglara başvurmadan, sadece klasik caz parçalarının piyanoda yorumlanmış versiyonları aracılığıyla anlatmaktı niyetim. Müzik türü keyfe göre değişebilirdi. Amaç, sadece görüntüler ile, kelimelere hiç başvurmadan bir öykü anlatmaktı. O dönemde Barış Pirhasan, "Yapacaksan, bari tam sessiz film gibi yap" demişti. Kısa filmim de sessiz sinema döneminde sinemalarda canlı olarak çalınan piyano müziğini hatırlatır bir yöntemle tamamlanacaktı.
Ben her ne kadar o projeyi hayata geçirememiş olsam da, Korhan Bozkurt'un Sezen Aksu şarkıları eşliğinde anlatmayı tercih ettiği hikayesini merak ettim ilk duyduğum anda. O Kadın da son derece basit bir aşk hikayesi anlatıyor. Çok gerekmedikçe diyalog kullanmıyor, onun yerine Sezen Aksu şarkılarının sözlerini kullanıyor meramını dillendirmek için.
Fakat her şeyden önce, aslında gerçekten de bir kısa film fikrinden uzun metraj çıkarmaya çalışmanın dezavantajından kurtulamıyor yönetmen. Neredeyse tamamı "slow-motion" (yavaş çekim) tekniğiyle perdeye yansıyan ağır görüntüler, her biri baştan sona dakikalarca kullanılan şarkıları ve araya giren anlatıcı kısımlarıyla, zoraki 90 dakikayı buluyor karşımızdaki film. Ama ilgimizi o 90 dakika boyunca canlı tutmayı başaramıyor.
Klip kökenli yönetmen Korhan Bozkurt, ilk dakikalarda ilginç gelen, ama yaklaşık yarım saatin ardından insanı artık sadece yoran bir film çıkarmış ne yazık ki. Ne kulaklarımızda derman kalıyor, ne şarkılardan zevk alıyoruz, ne de öyküyü umursuyoruz bir noktadan sonra. Tamamen klip estetiğiyle hazırlanmış film, kimi etkili anlardan ve efektlerden fazlasını sunamıyor.
Biçime takılmasanız bile, senaryoya dair daha temel meselelere takılacaksınız. Sezen Aksu'nun şarkıları eşliğinde izlediğimiz aşk öyküsü, Erol Günaydın'ın asistanı konumundaki Nefise Karatay'a yazdırdığı bir kitabın hikayesi gibi sunuluyor bize. Dolayısıyla bu iki karakterin öykü üzerine yorumlarını izliyoruz bir yandan. Fakat Erol Günaydın'ın karakteri bu trajik aşk hikayesini öyle anlatıyor ki, sürekli ağdalı laflar dinlemekle kalmıyoruz, bu laflar ile haddinden büyük genellemeler yapıyor yönetmen.
O Kadın'ı izledikten sonra, bu dünyada hiç mutlu evlilik yokmuş, hiçbir aşk mutlu bitmezmiş, herkes aslında acı çekermiş ve bunun kaçarı da yokmuş gibi bir fikre kapılıyorsunuz neredeyse. Aslında Korhan Bozkurt bunu bir fikir değil de yargı gibi koyuyor önünüze. Filmin yazar karakteri, öyle yapay, kötü şarkı sözleri gibi laflar ediyor ki ve öyle akıl almaz genellemeler yapıyor ki, bir noktadan sonra filmi ciddiye almak iyice imkansızlaşıyor. Yönetmenin bir Sezen Aksu hayranı olduğu ve Türk pop müziğiyle yakın ahbaplığı belli, ama bir şekilde bu kontrolsüz gözüken kişisel filmi dizginlemenin yolunu bulması gerekirmiş.
Kısa süresine rağmen bir türlü bitmek bilmeyen, sinema eseri değil de 90 dakikalık yorucu bir klip olmaktan kurtulamayan ve gerek estetiğinin, gerekse senaryosunun çoğu yerde gülünç kaçtığı bu filmin başarılı yanları olarak ancak görüntü yönetimini ve Nefise Karatay dışındaki oyuncu kadrosunu sayabiliriz. Üç ana karakteri canlandıran Selin Demiratar, Tardu Flordun ve Burak Hakkı, kendilerinden bekleneni son derece temiz bir şekilde yerine getiriyorlar. Gerisi, Sezen Aksu hayranlarına bile gönül rahatlığıyla tavsiye edilebilir bir iş değil.