Ne Kadarı <br><b>Mavi Gözlü Dev</b>’in <br>Ta Kendisi?
Yazar: Ali Ercivanİyi bir biyografi, hayatını perdeye yansıttığı kişiyi erdemleri ve zaaflarıyla, iyi ve kötü, güçlü ve zayıf yanlarıyla yansıtır. Oyuncu/senarist Metin Belgin ile yönetmen Biket İlhan’in son işbirliği Mavi Gözlü Dev’i başarılı bir biyografi olmaktan öncelikle alıkoyan da işte bu. Nazım Hikmet’i ilahlaştırması, gerçek bir insandan ziyade bir masal karakteri naifliğiyle ele alması.
Nazım’ın 1941 sonrası hapiste geçirdiği dönemi anlatan filmin yaptığı şey malesef, sevgi dolu gözlerle etrafına bakarken birdenbire gelen ilhamla ağzından bitmiş haldeki şiirler dökülen ve bunları 'Hah, buldum!' diye hemen defterine not eden, katışıksız iyi bir adam. Denebilir ki, 'Dayısının kızı Münevver ile ilişkisinin filmde tuttuğu yer onun zayıflıklarını da perdeye yansıtmaya araç oluyor, daha ne istiyorsun?'. Ama uzun zamana yayılmış bu ilişkinin birkaç adımını gösteren film, karakterlerin arasındaki duygusal bağı hissedilebilir kılamadığı, Nazım’ın nasıl hissettiğini anlamamızı sağlayamadığı için bu başarıya ulaşamamış yan öyküyü de yeterli göremiyorum.
Filmin genel problemi, gerçek duygular uyandıramıyor olması zaten. İlhan’ın önceki filmi Ayın Karanlık Yüzü için yazdığım kritiğe tekrar göz attığımda, burada söyleyeceklerime benzer şeyleri içerdiğini gördüm. Dolayısıyla bu kez daha kısaca geçeceğim. Mavi Gözlü Dev, Metin Belgin ile Biket İlhan’ın önceki filmlerine kıyasla daha temiz kotarılmış, eli yüzü düzgün bir film olarak görülebilir. Ancak bunun ardında yine sinema filmi olmayı başaramıyor.
Bir televizyon programında Belgin’in, senaryoyu yazarken Nazım’ı tanımış kişilerle birebir görüşmeye gerek duymadığını, onu anlatan kitaplardan faydalandığını söylediğine rastladım. Filmle bu denli örtüşen bir bilgi olamazdı. Çünkü Mavi Gözlü Dev olabildiğine kitabî, adeta Nazım Hikmet’e dair anekdotlarla yürüyen bir film. Sadece bilgi veriyor. Habuki bir biyografi sadece söz konusu kişi hakkındaki bilgiler bütünü olmamalıdır; onu anlamamıza, tanımamıza olanak sağlamalıdır.
Başroldeki Yetkin Dikinciler, fiziksel yakınlığının da etkisiyle, perdede inandırıcı bir Nazım oluyor. Yazık ki kendisine sağlanan malzeme güzel ya da büyük sözler söyleyip sevgi dolu gözlerle etrafına bakan bir adamdan fazlası olmadığı için, elinde gerçek bir sinema karakteri yaratma şansı yok. Mavi Gözlü Dev bir odağı veya dramatik yapısı bulunmayan, sadece bir adamın uzun bir süreç boyunca yaşadıklarını aktaran bir film olduğundan, başrol oyuncusunun eline de dramatik bir malzeme geçmiyor. Film boyunca dramatik durumlarla karşılaşan, değişim geçirenler, bazı yan karakterler oluyorlar. Piraye ve Münevver örneklerinde, filmin esas merkezi onlar olmadığı için değişim süreçlerinin sadece parçalarını görebiliyoruz.
Eksik kalmayan tek karakter İbrahim Balaban ve dolayısıyla eline dramatik bir malzeme geçen tek oyuncu da, bu roldeki Ferit Kaya oluyor. Ve genç oyuncu Kaya, Balaban rolünde filmin en sağlam, sahici performansını veriyor. Öğrenmeye aç Balaban’ın hapishanede Nazım Hikmet sayesinde kendini eğitmesi ve bilinçlenmesi süreci, bir yan öyküden ziyade filmin taşıyıcısı olsaymış, hem Nazım’ı daha iyi anlatabilmek, hem de filmi daha kısıtlı bir zaman dilimine odaklayabilmek için senariste imkan sağlayabilirmiş.
Mavi Gözlü Dev, sinema hissini taşıyan ve genç izleyiciye hitap edebilecek sinemasal nitelikler barındıran bir film değil. Nazım’ın hayatını anlattığı için elbette belli bir seyirci potansiyeli var ve yine sırf Nazım’ı anlattığı için onu seven ve dünya görüşünü paylaşan insanlar üzerinde etkisi olacaktır. Ama zayıf senaryosu (Belgin’in bu filmde oyuncu olarak performansının bayağı başarılı olduğunu eklemeliyim) ve rejisiyle vasat bir film olmaktan öteye gidemiyor. Buna rağmen, karşımızdakine Biket İlhan’ın en iyi filmi gözüyle bakabilmeyi, bir yönetmenin sinema kariyeri üzerine hiç de olumlu bir değerlendirme olarak görmemeliyiz.