Kelebek
Yazar: Ali Ercivan11 Eylül üzerine bir Türk filmi... 1996 yılında, İstanbul’daki Bir Mevlevi Dergahı’nda, dünyayı değiştirmek için ellerinden geleni yapmaya karar veren bir grup inançlı insan, Afganistan’a doğru yola çıkarlar. Burada kurdukları eğitim merkezi aracılığıyla gençleri, çocukları radikal İslam’dan ve terörden, Usame Bin Ladin’den uzaklaştırmaya çalışırlar. Ancak 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler’e düzenlenen saldırı sonrası, bir süredir hafıza sorunları yaşayan Yusuf kendini sorgulamaya, dünyayı değiştirmek uğruna yeterli çabayı göstermediği için bu terör eylemine katkıda bulunduğuna inanmaya başlar. Film, Tasavvuf ile Kelebek Etkisi teorisini bir potada eriterek insancıl mesajlar vermeye, İslam’ın iyi yüzünü anlatmaya çalışır.
Samanyolu TV’ye diziler yazan Mahmut Bengi’nin kaleminden çıkıp, ilk filmini çeken yönetmen Cihan Taşkın’ın imzasını taşıyan Kelebek, barış mesajları vermeye çalışan ve kurduğu yapıyla sinemasal açıdan da iddialı olduğunu belli eden bir iş. Ana karakteri Yusuf’un hafıza kaybı ve 11 Eylül saldırılarındaki rolünü kurgulayışı, filmin yapısını belirliyor. Filmin, zamanı parçalara bölen ve öykünün gerçeğiyle karakterlerin kurgusunu içiçe sunan yapısı, cüretli ve enteresan bir deneme. Ancak seyirciyi şaşırtması amaçlanan bu bulmaca, bütünüyle tahmin edilebilir olması bir yana, özellikle ilk yarım saat kırk beş dakika boyunca izleyenin oldukça kafasını karıştırıyor. Kısacası, hakkıyla uygulanamıyor.
Türk ve Afgan karakterlerin, film boyunca hep Türkçe konuşuyor olmaları da neredeyse aynı ölçüde kafa karıştırıcı. Amerikan filmlerini çok eleştiririz, örneğin Almanya’da veya Çin’de geçen bir filmde karakterlerin tamamı İngilizce konuşuyor diye. Ama orada şöyle bir varsayım vardır: Bu karakterler aslında kendi dillerini konuşmaktadırlar ama film bize bunları İngilizce aracılığıyla aktarır. Ne zaman ki birbirinden farklı dilleri konuşan karakterler karşı karşıya gelir, aralarındaki dil farkını çözmenin başka yollarını aramanız gerekir. Kelebek, bu sorunu toptan es geçerek, sanki bütün bu insanların ortak dili Türkçe’ymiş izlenimini yaratıyor. Bu da eleştirilen nice Amerikan filmindekinden daha ciddi bir sorun.
Kelebek filminde herhalde seyirci üzerinde samimi bir etki bırakabilecek iki karakter, Ümit’in babası ve Esat’ın annesi. Oğullarının yanlış yola sapmasından endişelenen bu iki ebeveynin acısı filmin en sahici yüzünü oluşturuyor. Ancak bunun dışında pek sahiciliği olan bir iş değil Kelebek. İyi niyetli gözükse de neticede bir propaganda filmi. Müslümanlığın aydınlık yüzünü dünyaya tanıtma görevini üstlenmiş gözüken bir zihniyetin, böylesine naif bir söylemle yürüttüğü bir propaganda ne kadar etkili olabilirse tabii...
Sürekli aynı sevecen ses tonuyla konuşan güleryüzlü müminlerin, Afganistan’da birkaç özlü söz ve özverili davranışla militan eğilimli insanları doğru yola sokabileceklerine, filmi yapanlar Yusuf kadar inanıyorlarsa bile, bizi buna ikna etmeleri zor. Sadece daha büyük bütçeli bir Samanyolu TV dizisi formülü, gerçekçi bir öykü için yeterli olmuyor. Kelebek’in aşırı naif yaklaşımının, aynı derecede naif (veya saf) bir izleyici kitlesi dışında kimseye inandırıcı gelmesi mümkün değil. Hele ki böyle yüzeysel karakterler ve basmakalıp diyaloglarla...
Anladığım kadarıyla HDCAM kamera ile çekilmiş olan Kelebek, teknik olarak iyi sonuç alınmış bir yapım. Düzgün çekilmiş, iyi kurgulanmış. Belli ki rahat prodüksiyon şartlarına sahip olan film, sanat yönetimi ve kostüm çalışmalarıyla da göz dolduruyor. Müzikler de iyi ama neredeyse hiç susmuyor olmaları insanı yoruyor doğrusu. Ve görsel efekt çalışması da birkaç yerde, özellikle İkiz Kuleler’e çarpan uçağın kokpitine girdiğimizde, fazlasıyla sırıtıyor.
Caner Cindoruk, kendisine bundan sonra birçok dizide rol getirebilecek ama filmin ona sunduğu kısır malzeme sebebiyle yapay bir oyunculuk veriyor. Fakat genç oyuncu Münir Can Cindoruk, kendisine verilen çok daha zengin malzeme ile göz dolduruyor. Filmin en medyatik ismi olan Ghassan Massoud ise Mevlevi Dede rolünde üstüne düşeni yapıyor ama dikkat dağıtan Türkçe bir dublajla karşımıza çıkmanın dezavantajını yaşıyor.
Kelebek, ilginç bir deneme ama zayıf bir sinema eseri. İyi niyetli mesajlar, hele ki böylesine yüzeyselken, iyi bir sinema filmi ortaya çıkarmak için yeterli olmuyor malesef.