Hesabım
    Kako si?
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Kako si?

    Kako Si?

    Yazar: Melis Zararsız

    Haberlere düşen rakamlar doğruysa yaklaşık 100 bin kişinin öldüğü, 2 milyondan fazla insanın yerinden edildiği, modern tarihin en uzun kuşatmasını içeren Bosna Savaşı. Tabii öncesi var, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'ndan beri süregelen çatışmalar, savaşlar, yurttan göçmeler, acılı bir tarih... Bir göçmen kızı olan Özlem Akovalıgil, Bosna'daki akrabalarını bulmak isteyen annesinin öyküsünü kayda almak isterken ortaya çıkan bir film "Kako Si?"

    İlk uzun metraj filmini çeken Akovalıgil, çocukluğu boyunca annesinden dinlediği bu hikayeleri, kendi soruları ve cümleleriyle birleştirerek bir film yapmaya karar verir. Nereden geldiğini bilmeyen nereye gidebilir ki diye düşünür yönetmen. Yaşadıklarımızdan gerçekten biz mi sorumluyuz diye sorar. Gittiği yolu göremeyen, kendi yolunu nasıl bulur diye merak eder ve bu sorularla yola çıkar.

    Bir yol filmi Kako Si? ve yönetmen filmin başında sevdiği bir sözü bize hatırlatarak aslında birşey demek istiyor. Mevlana'nın "Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır." cümlesi ile yönetmen bize, ben bir yol filmi çektim ama bu yol sizin de yolunuz, ucu açık bir öykü anlattım, siz nasıl algılarsanız.. diyor bana kalırsa. Yönetmen, bu filmde değişik bir yol denemiş aslında. Bir yandan, belgeselci bir yaklaşımla, gerçekten de annesinin isteğini yerine getirerek, onu ata topraklarına götürüp, bulacağı akrabalarıyla ilk karşılaşmalarına kamerasını, dolayısıyla filmini şahit etmek, hem de bununla yetinmeyip, öte yandan kurmaca bir hikaye yazıp, gerçekle kurmacanın yollarını kesiştirmek...

    İki kardeş çocuğunun 60 yıl sonraki gerçek karşılaşmasını, o duygusal anı bizlerle paylaştığı an, filmin en dokunaklı anı elbette. Bu noktada Özlem Akovalıgil, insan olmanın, din, dil, ırk tanımadığı gerçeğini bizi gerçek anlara şahit ederek anlatmış oluyor bir bakıma. Çünkü Türkçe bilmeyen bir amcaoğluyla Boşnakça bilmeyen bir amca kızı o an sadece özlem, sevgi, acı ve paylaşma duygularıyla sarılıyorlar birbirlerine, ağlıyorlar, hasret gideriyorlar ve mutlu oluyorlar birbirlerini 60 yıl sonra buldukları için.

    Kurmaca öyküde ise tam tersi bir dağılma ve parçalanma söz konusu. Almanya'da doğan, Türkiye'de yaşayan, askerliğini doğuda yapıp savaşan, birilerini öldürmek zorunda kalan ve bu travmayı atlatamayan, ben kimim, sen kimsin, ölen kim, kalan kim sorularını kendine ve kameraya baka baka bize soran bir erkek var bu kurmaca hikayede. Bu travmadan dolayı hayatına devam edemiyor, çünkü öfkeli ve kaybolmuş durumda. Filmin sonunda ise, dört kişi de hiç düşünmediği yollara doğru adım atıyorlar ve filmin ucu, başta da dediğim gibi, açık kalıyor.

    Bir ilk film olarak yönetmenin, bazı yaralara parmak basan, derdi olan bir film çekme tercihi saygı uyandırıcı. Öte yandan ne yardan ne serden deyip, hem kurmaca hem belgesel öyküyü birbirine karması, cesur, enteresan ama bazı dezavantajlar getiren bir karar olmuş kanımca. Öncelikle izleyici, iki öyküde de daha fazla şey görmek ve duymak istiyor. Belgesel kısımda elde o kadar fazla belge, fotoğraf, anı, yaşayan insanlar varken, yıllar sonra karşılaşmanın yanısıra Semahat Hanımın ve Muhammet beyin anlattıkları ve birkaç fotoğraf, damağımızda kalmış bir belgesel tadı da veriyor aslında. Çok daha fazla şey söylenebilirdi, çok daha fazla gerçek anının üzerinden gidilebilirdi ve ortaya daha gerçekçi, daha iddialı bir tablo çıkarılabilirdi sanki diye düşünmeden edemiyorum. Kurmaca öyküde de aynı şekilde. Araba içindeki diyalog sahnesinde aslında çok fazla konunun üzerine gidiliyor ama sanki hep fazla dokunmadan, fazla kurcalamadan, neredeyse, çok güzel konuşuyorsunuz da siz tam olarak neden bahsediyorsunuz dedirtecek kadar kapalı konuşmalarla... Halbuki o travmayı atlatamayan kişinin üzerinden o kurmaca öykü de bambaşka olabilirdi.

    Sonuç olarak ilgi çekici, hassas noktalara parmak basan, özenli, başarılı bir ilk film. Gişe kaygısıyla çekilmiş içi boş birçok film izlediğimiz şu günlerde, sizi düşündürecek bir yapım istiyorsanız, Kako Si'yi es geçmeyin derim.

    twitter: blossomel

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top