<b>Cenneti Beklerken</b> Bunları Bulduk...
Yazar: Ali ErcivanTabutta Rövaşata filmiyle yeni nesil Türk Sineması'nın umutlarından biri olarak görülmüştü Derviş Zaim. Üretilen film sayısı henüz yeterince fazla değilken Filler ve Çimen gibi büyük bir başarısızlık örneğiyle bile el üstünde tutulmuş ama ardından gelen Çamur ile birçoklarının gözü açılmıştı herhalde. Bu son iki filmin başarısızlığı ve Türk Sineması'ndan olan beklentilerimizin başarılı yapımlar sayesinde artması ile Zaim'in usta statüsünü sorgulamaya başladık. Buna karşın kendisi, filmografisinin en iddialı işine el attı ve bu kez en azından sorunsuz bir film ortaya çıkarmış ki, bu sayede piyasadan yok olup gitmeyebilir.
Cenneti Beklerken, karısı ve oğlunu yeni kaybetmiş olan nakkaş Eflatun'un sarayın verdiği görevle isyankar şehzadenin frenk usulü bir portresini çizmek üzere Anadolu'ya çıktığı yolculuğu anlatıyor. Eflatun'un acısıyla başa çıkıp yeniden hayata bağlanması, minyatür geleneğimizle Batı usulü resim geleneğinin ve felsefelerinin bir arada kullanımı, filmin ana malzemelerini oluşturuyor.
Her şeyden önce, bir dönem filminin teknik gereklerini başarıyla yerine getiren bir film bu. Dekor ve kostüm çalışması gayet düzgün. Bunun yanında, filmin düşünsel boyutunun görsel karşılığını bulmak ve ele aldığı resim geleneklerini sinemasal biçeminin de bir parçası kılmak amacıyla yoğun bir şekilde görsel efektlere başvurulmuş. Sanırım filmi başarılı ve ilgi çekici bir seyirlik kılan başlıca unsur da bu efektler. İki boyutlu minyatür geleneği ile sinemanın da kaçınılmaz özü üç boyutlu Batı resim geleneğini iç içe kullanan görsel efektler, sadece başarılı uygulanmış olmakla kalmıyor, yaratıcı bir çalışma olarak filmi bir gömlek yukarı taşıyor.
Bu başarılarının yanında, görüntü yönetimi ve müzik alanlarında da belli bir düzeyi tutturan Cenneti Beklerken, çeşitli kurgu seçimleri dışında sorunsuzca akan bir film. Kurguyla ilgili eleştirim, filmin genel yapısına değil birebir bazı planların arka arkaya dizilişine yönelik. Zaim'in önceki filmlerinde de kendini fazlasıyla belli eden -ve benim kişisel bir üsluptan ziyade yanlış bir kurgu anlayışı olarak yorumladığım- çok yakın ölçeklerdeki ve çok yakın açılardan kaydedilmiş planların birbirine bağlanması sorunundan bahsediyorum.
En sıradan izleyicinin gözünde bile sıçrama hissini yaratacak olan bu bağlantıların, Zaim'in sinemasal olarak yapmaya çalıştığı hiçbir şeyle örtüşmediğini, dolayısıyla kendisinin kurguya dair hala benzer yanlış fikirleri taşımakta olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Bu, kurgucunun kendisinden değil, Zaim'in çekimlerde kamera yerlerini ve ölçeklerini belirlerken yaptığı seçimlerden kaynaklanan bir sorun. Kaldı ki, Zaim bu seçimlerin bilinçli ve amaçlı olduğunu iddia edecekse bile, önceki filmlerini tahammül edilmez kurgu problemleriyle dolduran bu tercihlerin, Cenneti Beklerken'in dokusuna da zarar verdiğini düşünüyorum.
Serhat Tutumluer'in başarıyla taşıdığı filmde, oyunculukların genel olarak biraz yapay gözükmesi kendi içinde bir bütünlük gösterdiği için rahatsızlık vermiyor ama Melisa Sözen'in geri kalan ekiple karşılaştırıldığında dikkat çekici ölçüde doğal kalan oyunculuğunun zaman zaman sırıtmasına, fazla gözükmesine sebep olabiliyor. Oyuncuların geneliyle ilgili takıldığım bir nokta, filmin büyük kısmında karakterlerin günümüz Türkçe'siyle konuşması ama zaman zaman (Osmanlı dönemini yansıtıp yansıtmadığını açıkçası bilmediğim) bir eski zaman diline dönülmesi oldu. Bu açıdan bir tutarsızlık bulunduğunu düşündüm.
Detaylardaki sorunlarına rağmen, geneli itibarıyla akıcı ve temiz bir film Cenneti Beklerken. Zaim'in sineması açısından doğru ve olumlu bir adım olarak kabul edilebilir. Fazla bir duygu uyandırmasa da, yılın kalburüstü yerli yapımlarından biri.