Hesabım
    Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Hobbit: Smaug'un Çorak Toprakları

    Hikâyenin güzelliğiyle yetinmiyor yönetmen, 3D etkisiyle ‘parlatmaya’ çalışıyor macerayı...

    Yazar: Murat Özer

    Peter Jackson’ın “Yüzüklerin Efendisi” (The Lord of the Rings)'ne getirdiği derinliğin “Hobbit” (The Hobbit)'e  yansımadığını görmüştük ilk bölüm “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”(The Hobbit: An Unexpected Journey)'ta. Bunun temel sebebi, kitabın beyazperdeye aktarılırken ticari reflekslerle üçe bölünmesiydi kuşkusuz. Derli toplu tam bir macera izlemek üzere koltuğa oturacakken, bunu birer yıllık eslerle gerçekleştirecektik, ki bize upuzun bir hikâye anlatmak için kamera arkasına geçen Peter Jackson da zorlanacaktı haliyle. Üç saatte toparlayabileceği bir macerayı yaklaşık dokuz saatlik bir bütüne yayması gerekecekti. Olmaz değildi tabii, ama belli sıkıntıları da peşi sıra getireceği neredeyse kesindi, öyle de oldu. İlk filmde belirginleşen bu sıkıntılar, ikinci halkaya da yansıdı ve “Hobbit”i giderek esneyen bir bütüne dönüştürdü. Gerçek toparlanmaya dair umudumuzuysa son bölüme transfer etti bu durum. Orada da aynı şeyle karşılaşmayacağımızı düşünüyor, finale yakışır bir hamle bekliyoruz Peter Jackson’dan.

    “Hobbit”in ikinci bölümü “Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları”(The Hobbit: The Desolation of Smaug)'na gelirsek... Herkesten (Gandalf’tan bile) sakladığı cebindeki yüzükle maceraya devam eden Bilbo, ejderha Smaug’dan yurtlarını geri almak için yollara düşen cücelerle birlikte hareket etmeyi sürdürüyor bu bölümde de. Sıkıştığında (ya da cüceler sıkıştığında) yüzüğün gücünü kullanıyor, cücelerin hedefe doğru yürüyüşlerinde kilit bir görev üstleniyor böylece. Elflerin de devreye girdiği macera, Smaug’un üzerine yattığı hazineye kadar uzanıyor, ‘Arkentaşı’nın dibine kadar götürüyor bizimkileri. Tahmin edeceğiniz gibi, Smaug’u alt edip taşa uzanmak o kadar da kolay değil!

    Peter Jackson, bu ara bölümde tempoyu biraz yükseltiyor, ilk halkanın giriş özelliklerinden sıyrılıyor bir miktar. Macera duygusunu öne çıkarmaya çalışıyor yönetmen, Bilbo ile cücelerin yolculuğundaki yeni duraklarda heyecanı az çok pompalamayı başarıyor. Ancak, her şeye rağmen ‘esnetilmiş’ izlenimi ediniyoruz burada da. Uzun ve hikâyeyi kalkındırmaktan uzak sahneler devreye girdiğinde sekteye uğruyor heyecan, yalpalamaya başlıyor macera. Tabii ki bir “Yüzüklerin Efendisi” doluluğu beklemiyoruz “Hobbit”ten, ama eldeki malzemeden çıkanın daha tatmin edici olmasını umuyoruz yine de.

    Bizi “Hobbit” evrenine çekenin ‘hikâyenin güzelliği’ olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. ‘Konfor düşkünü’ hobbit Bilbo’nun serüvenindeki her durakta yaşadığımız keyif paha biçilmez, kitabı okurken tabii. J.R.R. Tolkien, çocuksu bir heyecanla ama entelektüel bir bakışla kaleme aldığı romanda hiçbir boşluk bırakmadan bizi ‘donatıyor’, yarattığı evrenin ünik coğrafyasında gezinirken tökezlememize izin vermiyor. Evet, Peter Jackson da bu evreni ezbere biliyor ve kaçak dövüşmüyor, ama âşık olduğu Orta Dünya’nın tutsağı oluyor bir süre sonra, onunla birlikte yürümek yerine. Belki de ‘koşullar’ zorluyor onu buna, “Yüzüklerin Efendisi”nden alabildiğine farklı yaşadığı koşullar. Hikâyenin güzelliğiyle yetinmiyor yönetmen, üç boyut teknolojisinin de itmesiyle ‘parlatmaya’ çalışıyor macerayı, ekstra hamlelerde bulunuyor. ‘Kötü’ demeye cüret edemeyeceğimiz, ama ‘doğru’ da diyemeyeceğimiz bir sonuç çıkıyor ortaya en nihayetinde.

    “Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları” (bu Türkçe isim de olmamış), ‘ara bölge’de olduğu için serinin en ‘günahsız’ halkası bir yandan da. Filmin hemen başında kadraja girip çıkan Peter Jackson’ın, 2014 sonunda izleyeceğimiz final bölümü “The Hobbit: There and Back Again”de macerayı hak ettiği bütünlüğe kavuşturacağına dair kuşkumuz yok. O güne kadar, ilk iki halkanın vasat sularında gezinmek zorunda kalacağız ne yazık ki. Eminiz ki, üçlüyü bir araya getirdiğimizde içimizdeki sıkıntı da sonsuzluğa gömülecektir...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top