Görsele Hapsedilmiş Kelimeler
Yazar: Ayşegül KesirliSinema ve edebiyat düşünsel olarak benzer kaygıları paylaşsalar ve benzer duyguları tasvir etmek isteseler de birbirlerinden farklı diller konuşmaktalar. Birinde ayakta alkışlanabilecek bir anlatım biçimi, bir diğeri için büyük bir handikap olabilir örneğin. Ya da birbirleri ile iç içe geçtiklerinde anlaşılması zor, zaman zamansa ne demek istediği belli olmayan yapımlar çıkabilir ortaya. Bu yüzden bu iki sistemi birbirinden ayrı tutmak hem yaratıcı hem de izleyici açısından yararlı bir yöntem...
Suzanna Tamaro'nun kendi kitabından uyarladığı Cevap Ver (2004), sinema ve edebiyatın iç içe geçtiği bir film. Bir yazarın yönetmenlik koltuğuna oturduğunda edebi kişiliğini bir kenara bırakamamış olmasının da örneklerinden biri. Duygusal bir hikayenin, alışılmış olsa da izlemekten sıkılmayacağımız iç çatışmaların, sinema diline aktarılamadan kaybolduğu bir film. Edebi bir metin halindeyken, tasvir edilmiş görüntülerin sessizlik eşliğinde fonksiyonlarını kaybettikleri bir yapım.
Film, arka arkaya gösterilen bir takım doğa görüntüleri ile açılıyor. Ve bu görüntüler karakterler ortaya çıktıktan, hikaye belirli bir düğüm noktasına ulaştıktan sonra da zaman zaman araya giriyorlar. Ancak filmin içinde düzgün bir fonksiyona sahip oldukları ve sinemasal bir sistemin parçası oldukları pek söylenemez. Hatta konusu gereği insanı içine çekmesi, bizlerle bir bağ kurmasını beklediğimiz "Cevap Ver"in bu tarz görüntülerle, tersine bizlerden uzaklaştığı, bizleri öyküye yabancılaştırdığı söylenebilir. Belki de öyküyü beslemek, ona şiirsel bir hava katmak için gösterilen bu sahneler amacına ulaşamadan bir işlevsizlik hissi yaratıyorlar.
Tipik Suzanna Tamaro karakterleri sahne alıyor "Cevap Ver"de. Aşkı uğruna her türlü fedakarlığa katlanmış, özgürlüğüne düşkün çocuklu bir kadın, sevdiği kadını bilinçsizce üzen bir adam ve hikayenin düğümlendiği anda ortaya çıkan pastoral hayat tarzına hayran başka bir erkek. Hikaye boyunca geçmişiyle yüzleşiyor baş karakter kadın. Yaptığı hataları içine sindirmeye ve yoluna devam etmeye çalışıyor. Ve böylesi iç çatışmalar yaşayan bir karakterin bir edebi metinde yapacağı gibi içsel bir konuşma tutturuyor kendi kendine.
Filmdeki problem ise bu konuşmaları bizim duyamıyor olmamız. Çoğunlukla sinema dili arka planda bırakılarak yazılmış bir senaryoda rastlanabileceği gibi karakterin içinde kopan fırtınalar görsele de yansımıyor filmde. Nasıl bir ruh haline sahip olacağımıza karar veremiyoruz. Karakterleri anlayamadığımız, neler hissettiklerinden emin olamadığımız için kendi kafamıza göre tahminlerde bulunuyoruz. Ancak bu durum film ile sahici bir bağ kurmamızı ve gerçek duygulara kapılmamızı engelliyor.
Kitaplarında karakterlerini uzun iç konuşmalar eşliğinde tanıtıyor Tamaro, Ancak filmin en can alıcı kısımlarında onları susturmayı seçiyor. Ağırlık verilecek kadar şahane bir sinema diline sahip olmayan film, iletişimsizliğe sürükleniyor derken uzunca bir içsel monolog başlıyor bir anda. "Cevap Ver", en belirgin sinemasal hatalardan birinin tuzağına düşüyor ve karakterlerinin iç dünyalarını bize bu yolla anlatmaya çalışıyor. İç hesaplaşmalarda kullanılan konuşma dilinin de ağır ve edebi bir yapısının olması hayatın içinden gelen samimi öyküyü izleyicinin dünyasından uzaklaştırıyor. Tamaro'nun sistemsizce hareket eden kamerası ve bir edebiyat metnine yakışacak anlatımı filme amatör bir hava veriyor sanki.
Bir anda heyecana kapılınmış, üzerinde fazla düşünülmeden yapılmış hissi veriyor izleyenlere. Belki de sadece bir heves uğruna çalışılmış, keşke sadece yazılı bir metin olarak kalsaymış dedirtiyor.Genel olarak baktığımızda gördüğümüz en belirgin şey Tamaro'nun anlatmak istediği hikayeyi görüntülere uyarlamak yerine sözcükleri kameraya almaya çalışmış olması. Görsel dile çevrilememiş, havada kalmış sözcükler, birkaç saniyeliğine dikdörtgen bir ekrana hapsedilmişler ve ait olmadıkları bir dünyada kimsenin anlayamadığı yabancı bir dil konuşmaktalar. Kötü bir edebiyat uyarlaması denemez "Cevap Ver" için. Çat pat konuşulan bir yabancı dille çıkılan bir geziden yüzeysel anılarla dönmeye benzetilebilir Tamaro'nun yolculuğu. İyi niyetli olduğu kesin ancak verimli olup olmadığı tartışmaya açık.