Hesabım
    Nekrüt
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,0
    Çok Kötü
    Nekrüt

    Nekrüt

    Yazar: Funda Sularöz

    Bu sefer, uzaylılar Türkiye'yi bastı, hem de kökleri Türkler'e dayanan uzaylılar! Ama onlar bambaşkalar; aşksız, sevgisiz, mekaniksel bir iletişimle kurdukları düzende, sadece ayran içerek yaşarlar. Ve bitmek üzere olan ayran stoklarını karşılamaya Nekrüt gezegeninden gelen üç yetişkin ve bir çocuk ülkemizde sevgiyi keşfederler; bir babayı severler, bir kadını, yemeği...

    Film genel olarak bu çerçevede komik olmaya çalışmış, duygusal olmak istemiş, en çok da bir anlamı olsun istemiş. Ama bir yerden sonra cinsellik muhabbetinden de ileri gidememiş. Birçok kısımda zeka kırıntısı, mizahi öğeler maalesef yok. Film de aslında birazcık Nekrütlü, birçok duygusu uzvu yok olmuş! Ve (ki bu büyük bir ve) bu filmin hikayesinin birçok kısmı kara delikler tarafından yutulmuş sanırım, senaryonun boşlukları çok büyük.

    Filmin kendini şaşırdığı ve insanı kendinden şüphe ettirdiği sahnesi çok. Acaba seyrederken ben mi kaçırdım, o an ne yaşadım ki atladım diye geriye dönüp filmi düşündüm, tabii o esnada da bazı noktalar kaçtı.

    Hikaye örgüsünün oturtulamamasının dışında filmde göze ve kulağa hitap eden uyumsuzluklar, eksiklikler bir hayli hissedilir. Merak ediyorum acaba o koca sette hiç kimse mi fark etmiyor, yoksa setin tanrısı olan yönetmenle film tartışılamıyor mu? Mesela, aralarından birinin yolculuğu ve aralarındaki iletişimi sağlayan bilekliği zorla alınıyor. Diğerleri arkadaşlarına ulaşmak için bilekliği alıp kullanmayı bilmeyen adamın yaptığı mantıksız yolculuklardan şüphelenip bulunduğu yere gidiyorlar. Adamdan bilekliği aldıklarında bir tanesi kendi kolunda olmayan bilekliğin yerine adamınkini takıyor.

    Onunkine ne oldu? Ya da bilekliği çalınan adam ayran ararken önce bir pavyona düşer ve bir kadınla tanışır. Onu oradan kurtarıp evlenmek için ailesinden istediğinde görüyoruz ki aile gayet düzgün Türkçe konuşuyor. Ama kızın Doğulu şivesi var. Kıza bir karakter çizmeye çalışırken ailesiyle uyum içinde değil ve bunun açıklaması yok. Nuri Alço'nun Nekrütlüler'in cinsel uzuvlarının olmadığı öğrendiğinde birden doğru yolu bulması da cabası, sanki o durumun dünyadaki her eksik ya da var olanla eş değer bir mucize değilmiş gibi.

    Her şey bu filmde ya birden oluyor ya da sen hikayeye kendi aklından eklemeler yapıyorsun. Böyle bir fikir enterasan olabilirdi, herkesin filmi kendine ama, gayri ihtiyari olunca skeç gibi anlamsız bir film ortaya çıkıyor. İyi ki görüntü yönetmenliği görsel açıdan iyi de Nekrüt'e film diyebiliyorsun. Keşke sanat yönetmenliği açısından da bunları söyleyebilseydik de dekor kurdukları sahneler tüm boşluğu ve mesafesiyle dekorluğunu bağırmasaydı.

    Filmin iyi oyuncuları sahneyi doldursa da senaryodaki yapıştırma durumlar oyuncuların etkisini bozuyor. Konuşmalar karaktere derinlik kazandırmak, bir geçmiş yaratmak ve gelecekte bir mantığa oturtmak için gerekli gereksiz açıklamalar şeklinde. Ama Erol Günaydın'ın oynadığı bölümde aile sevgisi, filmin mesajına paralel işlenmiş. Filme kendimi kaptırdığım tek an olarak aklımda kalan sadece bu sahnedir.

    Sonuç olarak film güldürmeyen, düşündürmesi ise sadece filmde kendinden şüphe ettiğin zamanlarda olan, sıkan, vasat bir film. Filmi eğlenceli bulacak insanlar da çıkacaktır, ama maalesef fos.

    Funda Sularöz

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top