Siyah Beyaz
Yazar: Ali ErcivanAhmet Boyacıoğlu ile Eurimages'ın Türkiye temsilcisi olduğu dönemde tanışmıştım. Haneke'nin tüm filmlerinde beraber çalıştığı yapımcısı Michael Katz, İran asıllı yönetmen Arash Riahi ile birlikte, büyük kısmı ülkemizde geçen "For a Moment, Freedom" adlı projeye mekan bakmak için Türkiye'ye gelmişlerdi. Sonradan o film farklı şartlarda çekildi ve hatta bu sene Avusturya'yı Oscar'larda temsil etti. Neyse... Ben bu mekan araştırmasında onlara yardımcı oluyordum ve Ahmet Bey, bizi Ankara'da misafir etmişti. Ankara'nın çok özel bazı mekanlarını onunla keşfetmiştim. Bunların arasında Siyah Beyaz adlı bar da vardı.
Bizim piyasada hemen herkesin tanıdığı ve sevdiği biridir herhalde Ahmet Boyacıoğlu. Kendi çevresinden gözlemlediği hikayelerle oluşturduğu Siyah Beyaz filmi de o barı merkez alıyor işte. Herhangi bir apartmanın giriş altında yer alan, bir tür gizli sığınak orası. Film de ortak sığınağı bu bar olan bir grup insanı anlatıyor. Hayata benzer noktalardan bakan, "dünyayı değiştirmeyi başaramamış ama kendileri de değişmemiş" insanlar bunlar.
Ahmet Boyacıoğlu, büyük sinemasal hedeflerin peşinde değil; mütevazı ve Siyah Beyaz adlı bar kadar kendi içine kapalı öyküler, karakterler anlatmaya çalışıyor. Dolayısıyla çok büyük laflarla eleştirmeye gerek yok belki. Ama temel zaafını görmezden gelemeyiz. Neredeyse bütünüyle diyaloğa, lafa dayalı bir senaryosu var filmin. Boyacıoğlu, belki ilk filminde kendine yeterince güvenemediğinden, görsel olarak anlatabildiklerini bile üstüne bir kez de kelimelere dökmüş. Henüz daha senaryo aşamasında, sinemanın görsel anlatım araçlarını yeterince kullanamamış.
Siyah Beyaz'ın biraz basmakalıplıktan da kurtulamadığını söylemek lazım. Karakterleri, gerçek hayatta olabilecekleri kadar enteresan değiller perdede. Yine çok fazla diyaloğa dayalı olan, Kanada yapımı Barbarların İstilası kadar önemli, anlamlı veya ilgi çekici sinema öyküleri çıkmıyor bu karakterlerden.
Sizi filme katacak başlıca şey, oyunculuklar aslında. Bu anlamda pek aksamıyor Siyah Beyaz. Her zaman fazla büyük oynayan Tuncel Kurtiz'in tarzına Ezel sonrası herkes alıştı galiba. Nejat İşler'in üzerine de tam oturmuyor sanki oynadığı karakter. Ama hepsi karakterlerini bir şekilde yaşatıyorlar.
Siyah Beyaz, sinemayı çok seven bir insandan, iyi niyetli ve mütevazı bir deneme. Bizi, Ankara'nın nevi şahsına münhasır bir çevresine sokuyor ve o barın müdavimlerine zarif bir saygı duruşu halini alıyor.