Hesabım
    Sultanın Sırrı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Sultanın Sırrı

    Sultanın Sırrı

    Yazar: Murat Tolga Şen

    T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı tarafından desteklenen 4 milyon $ bütçeli ''Sultan'ın Sırrı" bu hafta seyirci karşısına çıkıyor. Bunu özellikle belirtmek istiyorum çünkü TV kanallarının çuval hesabı alıp geceyarısından sonra gösterdiği kötü aksiyon filmlerinden birinin Türkiye'de çekilmesi için harcanan bu hatırı sayılır bütçe, ödediğimiz vergilerle karşılanıyor.

    "Sultanın Sırrı", Dan Brown'un yazdıklarını fazla ciddiye alan bir yapıda, batılıların "Kızıl Sultan" olarak bildikleri 2. Abdülhamit Han'ın yaptırdığı ve içinde Kerkük petrol sahalarının yerlerini gösteren haritaların olduğu gizemli bir sandığa ulaşmaya çalışan 2 açgözlü Amerikan ajanını ve onların oyunlarını bozmaya çalışan Topkapı Sarayı müze müdürü Hakan (Sinan Albayrak) ve onunla birlikte çalışan Türk ajanı Derviş'in (Burak Sergen) maceralarını anlatıyor.

    Hamburg'da yaşayan ve aktörlük dışında, kendisine ait bir salonda, Wun Hop Kuen Do adlı Uzakdoğu dövüş disiplininin öğreticisi olan Emanuel Bettencourt ve Only the Strongs filminde Amerikalı liselilere Capoeira öğretmeye çalışan öğretmen olarak bellediğimiz Mark Dacascos filmin başrollerinde. Çok gayretli bir oyunculuk performansı gösterdiklerini söylemek mümkün değil. Zeynep Beşerler hariç Türk oyuncuların tamamı daha iyi oynuyor. Bir Türk filminin başrolüne neden kötü adamı oynayan ecnebi oyuncuların adı yazılır bilemedim doğrusu. Filmde batı ve batılı ajan hayranı modern Türk kadını olarak modellenen ve kasıtlı olarak kötülenen 'Yeliz' karakterinden bile beklenmeyecek kadar 'hayran' bir yaklaşım bu.

    Ortada kafası karışık ve çalakalem yazılmış bir senaryo var. Açıkça söylemek gerekirse bizim azimli Türk ajan arkadaşlarımızın gidişata pek bir etkisi olmuyor. Amerikalılar İstanbul'un altını üstüne getirip, dehlizler bulup, oralarda kazılar yapıp, sandığı kapıp kaçarken bunların o dehlizlerde kaybolmaktan başka bir numarası yok. Özellikle finalde film asap bozucu bir komediye dönüşüyor. O kadar etkisizler ki Amerikalılar bunlarla değil birbirleriyle uğraşmaya başlıyorlar. Oğlunun Ermeni bir kadınla evlenmesine karşı çıkan anne (Şerif Sezer) filmin ilk 10 dakikasında var, geri kalanında yok. Zaten o mesele filmde 15 dakikalık bir yer edip çözülmeden bırakılıyor. Herkesi uçan tekme manyağı yapan Amerikalıyı, ajan Derviş'in nasıl edip de, kafasına çuval geçirerek sorgu odasına getirdiği de muamma. Belki Mark Dacascos'dan sağlam bir dövüş sekansı görürüz diye bekliyoruz ama finalde gayet özensiz çekilmiş bir sahne dışında öyle bir şey de yok. "That's Ottoman slap!" demekle olsa keşke bu işler. "Komiser Cemil" filmlerinde bile çok daha iyileri vardı. Asıl film, yapanların çekmeyi ya da çektiğini unuttuğu sahnelerden mevcut olabilir pekâlâ. Filmin başta izlediğimiz Kerkük'de ki çatışma sahnesi dışında hangi yapım masrafı ile 4 milyon $'a çıktığını anlamak da pek mümkün değil. Öyle dur durak bilmeyen bir aksiyon yok çünkü. Bahsettiğim çatışma sahnesinde de bitmeyen kurşunlar ve sonradan eklendiği çok belli olan namlu efektleri "paralar nereye harcandı" sorusunu hepten sordurtur oluyor. Emanuel Bettencourt'a yapılan korkunç aksanlı Ali Poyrazoğlu dublajı ise zaman zaman Sultanın Sırrı'nı değil de Buz Devri'ni izliyor gibi hissetmeme yol açtı.

    Müze müdüründen, polis şefine herkese el öptüren vatan, millet düşkünü tarikat şeyhi karakterinden de bir Cumhuriyet insanı olarak pek hoşlanmadım. Bu Neo Osmanlı'cı, tarikat sempatizanı film sayesinde mi Avrupa kültür başkenti olacak İstanbul?

    Yine de hakkını yemeyelim, yönetmen Hakan Şahin, elinde düzgün bir senaryo olsa seyredilebilecek bir film çekecek gibi duruyor ama bu kadar özensizlikten bir şey çıkarması gerçekten imkânsız. Bir tür Osmanlı ezoterizmi yaratmaya çalışan hikâyenin ciddiye alınacak tarafı yok. "Hard Ticket to Hawaii" ya da "Savage Beach" gibi 80'lerin ünlü Andy Sidaris filmlerinden beri böylesi anlamsız, etkisiz bir olay örgüsüne rastlamamıştım.

    Filmde iki de bir söylenen "Koskoca Osmanlı sultanı boş bir sandık yapmamıştır." sözüne, "Elbette öyledir ama siz memleketin kıymetli 4 milyon dolarıyla, boş bir film yapmışsınız" diye ekleme yapmak ve sizleri "Sultanın Sırrı" konusunda uyarmak zorundayım. Bu hafta vizyona giren 9 filmin açık ara en kötü olanı...

    Twitter: Murattolga

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top