Hesabım
    Ölüm Zili
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Ölüm Zili

    Ölüm Zili

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Okullar kapandı, ’eğitimli’ korku filmleri birer birer vizyonda yerini alıyor. Yerli film Okul’un bir ingiliz okulunda geçen versiyonuna benzeyen, zeka yoksunu İşkence Okulu’nun ardından, şimdi de Güney Kore yapımı Ölüm Zili çıktı karşımıza. Bazı filmler daha ilk dakikalarda belli eder ya kendini, Ölüm Zili de, hani neredeyse çalmaya başladığı anda, iş yapan korku filmlerinden alınmış bölümlerden oluşan bir kolaj olduğunu belli ediyor. Doğrusu kötü çekilmiş bir hayal sahnesiyle başlayan bir başyapıt hatırlıyor musunuz?

    Güney Kore’de bir lisedeyiz. Yaklaşmakta olan büyük sınavın etkisiyle gerim gerim gerilmiş çocuklar, hocalarının özel bir sınıf açacağını öğreniyorlar. Okulun en başarılı öğrencilerinden oluşan bir ’süper sınıf’ olacaktır bu. Çalışkan çocuklar öğretmenlerin özel programıyla sınava hazırlanmaya başlarken, beklenmeyen bir görüntü çıkar ortaya. Sınıfın ekranında, öğrencilerden birini hızla dolmakta olan bir su tankında gösteren bir görüntü belirir. Bu vahim görüntüye eşlik eden ses, öğrencilerin verilecek olan sorulara doğru cevaplar vermesi gerektiğini yoksa tanktaki kızın öleceğini buyurur!

    Ölüm Zili için Battle Royale ile Testere’nin yüzeysel bir kolajı denilebilir. Battle Royale, Japon toplumundaki genç enerji korkusunun müthiş bir dışavurumuydu. Geleneksel toplum ile yeni çağın modaları arasında ciddi bir uçurum barındıran japon toplumu, kuşak çatışmasını devasa boyutlarda yaşıyor. Gençleri kontrol altında tutulması gereken yokedici bir enerji olarak görün zihniyetin uzantılarını manga ve anime gibi popüler kültür ürünlerinde de görüyoruz. Battle Royale işte bu çarpıcı bakışı tartışarak gençleri potansiyel tehlike olarak gören bir zihniyeti deşifre ediyordu.

    Sonlara doğru amacı eğitim sistemini eleştirmekmiş gibi görünen Ölüm Zili’nin Battle Royale ile benzerlikleri şüphesiz uzun boylu değil. Daha çok Testere’nin ’işkence pornosu’ tarzının ’soft’ bir örneğini ortaya koyuyor. Ortada aceleye gelmiş, orijinallik beklentisi olmadan yazılmış bir senaryo olunca, filmin artıları da insanda pek heves bırakmıyor doğrusu. Çektiği video kliplerle popüler olan ve beyazperdeye geçiş yapan yönetmenimizin uzakdoğu korku estetiğini iyi çalıştığını söyleyebiliriz. Filmi tüm samimiyetsiz ve banal yönlerine rağmen izlenir kılan da, yönetmenin senaryoda gösterdiği tembelliği kamera arkasında göstermemesi oluyor. Uzakdoğu korku sinemasında sürmenaj kokusu alıyoruz, iyi bir tatile ihtiyacı var doğrusu.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top