Puanına aldanıp izledğim be büyük hayal kırıklığı yasadığım bir film...Hiçbir şey anlatmıyor, son derece skıcı...Film boyunca herhalde şimdi bir şeyler olacak diye sabırla bekledim.Film bitince de ee nooldu yani diyorsunuz.Sanatsal bir yanı da yok ayrıca! Düşük bütceyle cekılınce, ortada elle tutulur bir konu olmayınca sanat filmi mi oluyor yani?!
ne çok farklı bir senaryo ne yüksek teknoloji ne de kaliteli ses ama film son derece planlı ve güzel ilerliyor ahmet uluçay’ın sinema anlayışı görülen o ki sinemamızdaki klişelerden kurtulmamızı sağlayacak adımlara yol verebilecek dinamiklerin çoğalmakta olduğunu gösteriyor gerçekten de türk sinemasında birşeyler değişiyor ve bize düşen daha bilinçli ve samimi davranıp bu sürece katkıda bulunmaktır
türünün tek örneğidir bu film bence çünkü çok farklı bir film olmuş tamamen anadolu kokan bir film sizi duygudan duyguya sürükleyen bir film her karesi takdire şayan ve bunu çeken adam akademik bir diploması olmayan tamamen sinema aşkıyla hareket eden bir adam ahmet uluçay allah rahmet etsin mekanı cennet olsun..
Ahmet Uluçayın ölüm haberini aldığımda buraya yazasım geldi.Hoş,okuyan çıkar mı çıkmaz mı bilemem ama bu şaheser 'alınteri' 'sıcacık' 'Emek' gibi sözcükleri fazlasıyla hak edyor.Ahmet Uluçay , 'Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak' filmiyle İstanbul Film Festivalinde ödül alıp ,ödül konuşmasının içinde eşinden özür diliyordu ; çünkü sinemaya o kadar bağlanmıştı ki hayatını bu uğurda heba etmiş ve ailesini sefalete sürüklemiş ve onlarla ilgilenememişti.****'-Karpuz kabuğundan gemiler yaparsan işte böyle batar'İnsanın umutlarını,hayallerini bu kadar kısa ve güzel özetleyen bir replik daha duymadım-İzlemedim.On numara Türk filmi.
filmi izlemedim fakat gazetede filmin yönetmeninin ilk okul mezunu ve dogru dürüst sinema egitimi almamis bir insaat iscisi oldugunu okudum, hala da inanamiyorum dogrusu....baska ilginc bir detay ise film gisede hic hasilat yapmamasina ragmen cesitli festivallerden kazandigi para ödülleriyle filmin parasini kat kat cikartip gise hasilatindan en az on kat daha fazla kazandirmis yapimcisina....yani bu kadar bilgiden sonra sirf meraktan izlemek istiyorum bu filmi....
Sayın gora ahalisinin ve işbirlikçilerinin bu filmi izleyip izlemeyeceğini düşünerek yazmaya koyuldum. Bir tartışma vardı... neydi o; türk filmlerine sahip çıkalım! Bunu söyleyen bireyler diğer filmin(özellikle amerikan film sayfalarında ve tabiki gora da) forumunda boy göstererek kendi kafalarınca "aklama" çalışmasına girmişlerdi. Sormak gerekir! Peki ya şimdi onlar nerede?
Herkes birbirini kandırıyor. Diyorlar ki "biz destek veriyoruz". Yalan. Çünkü seyirci artık kendini doyurma arifesine girdi. Ne zaman öyle değildi ki? Neden spider man/örümcek adam 2 dvd ve vcd'si ilk türkiyede çıktı sanıyorsunuz. Art niyet güddüğümü düşünüyorsanız öyle olsun. İzle, eğlen, unut. Artık bir takım türk izleyicisinin şifresi bu üç kelime oldu. Sebepse şöyleydi; gülmeye ihtiyacımız var!
Arkadaşlar sinema tarihine bir göz atarsak aslında bu film için kaygıya düşmemek gerekir derim. Zira bir stanley kubrick, david lynch ve lars von trier gibi iyi yönetmenler gişe kaygısı güdmemiş ve mutlak başarıya ulaşmışlardır.... en has seyirci ile birlikte.
Artık bir çürük elmanın diğer elmalarıda çürütmesi gibi bir durum söz konusu değil. Aksine çürük olmayanlar kendilerine has devam etmekte ve ona görede seyirci bulmakta. Misal nuri bilge ceylan'a verilen maddi dış destek. Ve onun sinemasını izleyen, seven seyirci.
Yüzde 99luk kısımda olmamaktan gurur duyup mutlu olmak gerekir. Aşağıda arkadaş demişki "bende film yapmak için yanıyorum ama beni anlamayacaklarını düşünüyorum". Haklı olabilir ama bu mutlak doğrudan şaşmamasını gerektirir. kEndime soruyorum: bir film yapıyorum ve bunu herkes izliyor herkes seviyor. Buna dayanamazdım doğrusu. Daha seçici, kendini bilen ve anlayan seyirci ile birlikte olmak, %99'luk ağızı açık hayran delisi seyirci ile haşır neşir olmaktan çok çok iyidir.
İnat ve azim. Kendine has uslub ve tarz. Bu kelimeler bu yola girenler için anahtar kelimeler olsun isterim.
Zamanla taşlar yerine oturacaktır. Buna emin olabilirsiniz ve buna göre bu doğrultudan şaşmamak gerktiğini unutmayın.
son zamanlarda izlediim en ii türk flmlerinden biri.senaryo çok güçlü diil ama herşey çok doğal,içten ve neşeli.bir bakıma uluçay'ın kendi tarzını yaratacağına ve mustafa altıoklar gibi kendisini yönetmen sananlara benzemeyeceğini düşünüorum.sonuçta sinema sadece kültür diil sevgi ve yürek işidir
temmuz ayının ikindi sessizliği değil. çatırdayan aç köy kuraklığı hiç değil. akılda kalan silik bir kaç çocukluk sanrısı tüm anlatılanlar..
sesimizin değiştiği, adam olduğumuzu sandığımız ergenlik sancılarından bir demet gibi. ne giriş, ne gelişme, ne de sonuç. sadece ufak bir kesit. tüm hayatımız gibi masalsı bir kaç anı tazelemesi. içimize ata ata dev yaptığımız o anlamsız iç dünyası ya da karşı cinsle badak, absürt aşk girişimlerimiz. saniyede "24" kare hızla akan o durmak bilmez yaşantılara kendi ufak gözlerimizle anlamaya çalışmamız. ben bu filmde ne çocukla, ne deliyle ne de ustayla özdeşleştirdim kendimi. gemi olmak ya da hayvanlara verilmek için bekleyen işe yaramaz karpuz kabuklarından bir parça olmak bile kafi geldi. en azından sahibime bir umudu yaşattım o paslı teneke kutusunda..
şimdinin metropol çocukları istedikleri kadar counter strike oynasın.. hiç biri o eski köy çocuklarının kalbinde büyüttüğü çatışmanın hazzını yakalayamaz..
Dar bir bütçeyle,ucuz kamera ve aletlerle yapılmış bir film.Ama tüm bu olumsuzlukların karşısında durarak Bu şahane filmi ortaya çıkaran bir AHMET ULUÇAY var...Bu film kesinlikle gerçek ve sahte sinema izleyicilerini birbirinden ayırıyor.
Şirin mi şirin, sıcak mı sıcak bir film.İzlerken hem çok güldüm hem çok duygulandım.İki genç oyuncunun şiveleri ve oynadığı rolün hakkını vermeleri sizi mest edecek.Kaçırmayıon derim...8/10
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.