Hiçbir zaman özgür olmamış bir adamın hikayesi : Sartre'ın insanı özgürlüğe "MAHKUM.." etmesi boşuna değildi halbuki..! Televizyon, icat edildiği günden beri sinemayla kol kola yürümüş, hatta çoğu zaman sinemanın sırtına binerek varlığını sürdürmüş bir sektörün oyuncağıdır. Sinema ise televizyonun sözüm ona “nimetlerinden” çok fazla yararlan(a)mamıştır. Biraz da bu sebepten olsa gerek, sinema ara sıra televizyondan intikam alma girişiminde bulunmuştur.bu girişimlerin bazılarının sinema tarihine ölümsüz eserler hediye ettiğini söyleyebiliriz. Peter Weir’in usta ellerinde hayat bulan THE TRUMAN SHOW’un bu eserlerin en önemli parçalarından birisi olduğunu söylemek kesinlikle abartılı bir yorum olmaz. Truman show izole bir ortamda kendi kimliğinin sahteliği ile tanışan insanı anlatır nasıl ki SE7EN filminde asla adını öğrenemediğimiz o şehirde çalışan Sommerset Mills'e dönüp "hepimizi takip ediyorlar, kütüphaneden hangi kitapları aldığımıza bakıp bizi analiz ediyorlar" dediğinde bunu anlatıyorsa Truman da aynı kapalı ortamda gözetlenme olayını irdeler.Aslında sadece çok azı film olan bir yapım Truman Show. filmin hikayesinden bahsetmek saçma olacak. bahsedilemez ne denilebilir: bütün hayatı televizyon programı olarak tasarlanmış bir adamın acıklı hikayesi mi? HAYIR, Truman Show şu anda var olduğumuz, yaşadığımız, dokunduğumuz, kokladığımız, gördüğümüz ama hepsinden çok sandığımız hayatın yapaylığını gösteren, silkeleyen, sarsan, korkutan ama uyandırmayan bir gerçekliktir bana kalırsa…. Senarist Andrew Niccol'ün yaratıcılığın da bir sınırı olduğunu kabul edemeyen pırıl pırıl zihninin bir örneğidir bu film. Niccol'ün zihninin ne kadar sınır tanımaz olduğunu anlamak için Gattaca, In Time , The Terminal'i de izlemeniz yeterlidir sanırım. Tabii bu yaratıcı kalem üstadının gözü kulağı olan yönetmen Peter Weir'i de unutmayalım. "Dead Poets Society"de harikalar yaratan yönetmenin "The Truman Show"da yaptığı ise bir başka harikadır.Jim Carrey’nin bu filmdeki oyunculuğu hakkında da bir-iki şey söylemek gerekiyor. Bu filme kadar olan geçmişine baktığımız zaman Carrey’nin tamamen beden dili üzerine kurulu popüler komedi filmlerinden ibaret bir kariyeri olduğunu görürüz. Her ne kadar Carrey bu kariyerini tamamen terk etmese de bu dönemden sonra çok farklı türlerde ve rollerde karşımıza çıkarak oyunculuk yeteneğinin sadece kaba komediden oluşmadığını gözümüze sokmuştur. Bu dönüşümün ilk örneklerinden olan Truman Burbank karakterinde tek kelimeyle harika bir oyunculuk çıkardığını söyleyebiliriz. Hem dram, hem de komedi öğelerinin yakın dozlarda yer aldığı senaryoda işin her iki yönünü de sırıtmadan oynayan Carrey için de yeteneklerini tam manasıyla sergileme fırsatı sunmuştur bu film.Yani Jim Carrey, oynadığı her rolün hakkını verebilen bir adam olduğu için de film büyük bir başarı sağlamıştır. Uzun lafın kısası, hem sinema sanatının ciltler dolusu kitapla anlatabileceği insani durumları iki saate sığdırabilme becerisi, hem de televizyon denen icadın insanlık için ne kadar büyük bir tehlike oluşturabileceğini görmek için bu filmi kesinlikle ve defalarca izlemek gerekiyor. . SON OLARAK.. İzlemeye ve izlenmeye devam edin, sadece spot ışığı ya da bir dekor parçası düşerken kendinize dikkat edin. Ölümünüzün "rating"i ne kadar yüksek olursa olsun, öldüğünüzde yayından kaldırılacaksınız.. Ve olur ya belki sizi göremem, İYİ GÜNLER, İYİ AKŞAMLAR ve İYİ GECELER ...