Hesabım
    Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım

    Keyifli Bayrampaşa!

    Yazar: Ali Ercivan

    Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım, bahsedildiğine göre, dünyada emsali olmayan bir proje. Bayrampaşa Cezaevi'nde düzenlenen senaryo atölyelerinin sonucunda, bizzat mahkûmlar tarafından yazılmış bir senaryodan filmleştirilen yapım, başarılı televizyon projelerine imza atmış Birol Güven'in önderliğinde, Hamdi Alkan tarafından sinemaya aktarıldı.

    Film, seyircinin özellikle TV dizisi Avrupa Yakası'ndan tanıdığı Vural Çelik tarafından canlandırılan Erdem Soyluoğlu karakteri etrafında dönüyor. Evli ve tek çocuk babası olan Erdem, kendi dükkanında kuaförlük yapmaktadır. Ancak bir gün tesadüfen karşılaştığı bir çocukluk arkadaşı yüzünden polis tarafından uyuşturucu ticaretine bulaşmakla suçlanarak hapse atılır.

    Erdem karakterinin en belirgin özelliği, saflığı. Fazlasıyla tesadüflere bağlı bir süreç sonunda, ne eski arkadaşının tekin pabuç olmadığını ne de kendisini başından savmak için ne kadar uğraştığını bir türlü göremediği gibi, ısrarla belanın üzerine gidiyor. Polis sorgusunda ettiği her lafın nasıl yanlış yorumlandığını göremiyor. Hapse girdikten sonra da filmin en az yarısı boyunca devam eden ve çok fazla tekrarlandığı için bir noktadan sonra eğlenceli ya da dokunaklı olma özelliğini de kaybeden bir inkâr halini sürdürüyor.

    Erdem'in bu halinin daha sonra hapse giren başka karakterlerde de tekrarlanması, senaryoyu yazan mahkûmların kendilerini biraz adaletsiz bir düzenin masum kurbanları rolüne yerleştirdikleri anlamını çıkartıyor doğrusu. Hapishane düzenini ne kadar eleştirirsek eleştirelim, işlenen suçları gözardı edip mahkûmiyeti böylesine romantikleştirmek filmi gerçekçi bir düzlemden kopartıyor. Ama zaten film ilerledikçe ve mahkûmların kendi yaşamlarına dair eğlenceli yahut yaşanmış detaylarla zenginleştikçe, bu Bayrampaşa projesinin esas işlevinin hapishane yaşamının gerçekçi bir portresini çizmek olmadığını da fark ediyoruz.

    Senaryo, bir noktadan sonra Erdem'in öyküsünü geliştiremez hale geliyor. Filmin bu ayağı sürekli kendini tekrarladıkça, merkeze mahkûmların bireysel öyküleri ve içine düştükleri çeşitli durumlar yerleşiyor. Fakat bunlar da büyük ölçüde skeçlerden ibaret kalıyor. Buradaki ilginç paradoks, bir dramatik yapı oluşturamasalar bile, mahkûmların öykülerinin filmin en keyifli unsurları olması. Bir tarafta uzadıkça kendini tekrarlayan ve süresi 2 saati bulan filmi bayağı aksatan bir drama sürerken, filmi izlettiren yine hapishane ortamından yaşanmışlığı belli anekdotlar oluyor.

    Biraz önce de belirttiğim gibi, bütün bu anekdotları bir mizah unsuru içinde tekrarlıyor Bayrampaşa. Oyuncuların profesyonel olmayışı da söz konusu "canlandırma" etkisini perçinliyor. Dolayısıyla, filmin sunduğu, gerçekçi bir portreden ziyade, gerçeğin mizah yoluyla temsili oluyor. Muhakkak ki mahkûmların kendi aralarındaki sohbetlerinde gülüp eğlenmelerine vesile olan bir ton hâkim bu temsile. Bu özellik, filme samimiyet katıyor ama onu yalın gerçeklikten de koparıyor. Yine de, Erdem ile oğlu arasındaki duygu sömürüsüne sığınan bölümlere kıyasla, filmin başarısına daha çok katkıda bulunduğu söylenebilir bu hikâyeciklerin.

    Bayrampaşa, sinema dili zayıf ama samimiyeti seyirciye geçen bir film. Mahkumlar dışında hemen her rolde başka bir ünlüyü görmek (üstelik bazıları rollerine hiç oturmazken) insanı filmden koparabiliyor ve olay örgüsü de zayıf olduğu için filmin süresi gereğinden fazla uzun kalıp seyirciyi yorabiliyor. Ancak yine de desteklenmesi gereken, sosyolojik önemi aşikâr ve seyri de makul düzeyde keyif veren bir film karşımızdaki.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top