En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
y-osmanoglu
Takipçi
59 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
11 Eylül 2014 tarihinde eklendi
Filmi beğendim. Çok güzel bir konu işlenmiş. Ancak bu güzel konu daha güzel aksiyon ve eğlence sahneleriyle taçlandırılıp filmi daha da güzelleştirilebilir. Yine de hoşuma gitti tavsiye olunur.
Film'i soluksuz izledim. Hele o son sahne film bittikten sonra bile salonda 5 10 dakikalık bir sessizlik çöktü ve kimse yerinden kalkmadı. Gerçekten çok etkileyici bir yapıt olmuş ama biraz daha uzun olabilirdi. Sonuçta İnsan düşününce aslında gerçekten de mantıksız gelmiyor. Madde ve Zaman kavramı yok olursa, o ilk varoluşu bilebiliriz oraya beynimizin o derinliklerine ulaşabiliriz ama Madde ve Zamanın da şuan yok olması imkansız gibi görülüyor.
Lucy'nin tek eksisi, zaman zaman kolay heyecan sahneleri (gereksiz yere vurulan taksici gibi) kullanmış olması. Bunları atlayarak seyrettiğimizde Lucy, tasavvuf üzerine ciddi bir çalışma. Beynin kullanım yüzdesi, tasavvuftaki aşamalara analoji (benzetme) yapılmış. Seyirciyi sıkmamak için fikirlerin izahatine girmiyor, cümlelerin altları çizmiyor. Seyirci ancak konuyu kendisi bilirse, gerçekte neyin anlatıldığını takip edebiliyor. Bununla beraber fikirler, kendine ait kavramların dört dörtlük yerine oturtulmuş haliyle anlatılıyor ve insanın yüreğine dokunmayı başaran, filmden sonra uzun uzun düşüneceğimiz, kendi hayatımızda karşılıklarını bulacağımız, dönüştürücü bir güce sahip bir şölen halinde sunuluyor. Lucy'nin mafya liderinin odasını bastığı andan itibaren tek cümlesi boşa değil, nefsin merhalelerini sırayla ve detayla tanımlamak için.
Matrix soruyu derinlemesine sormuş, cevabı yüzeyden vererek geçmişti. Lucy ise soruyu yüzeyden geçerek cevabı alabildiğine derinleştiriyor.
Mutlaka sinemada seyredilmesini ve tekrarının yapılmasını öneririm.
Öncelikle, eğer Brick Mansions eleştirisinin başını hatırlarsak eğer, Luc Beeson'dan bahsetmiştim. Son zamanlarda bir sürü filmin yapımcısı olarak karşımıza çıktı ve onlar da pek de iyi filmler olmadığı için "aman be, Luc Beeson yapımcıysa ne yapalım?" der olduk. Şimdi ise Lucy isimli yeni filminde yönetmen olarak karşımıza çıkıyor. Gerçi yönetmen olarak Luc'u görünce biraz beklentilerimiz düştü. Halbuki bu adam The Fifth Element veya Leon gibi dönemine damga vurmuş filmlerin yönetmeniydi.
Yine de bir şans verdik ve pişman pek olmadık. Beeson, başarılı bir filme imza atmış. Filmi başarısız bulanların filmden bekledikleri şey ise hiç durmayan aksiyon ve Lucy'nin beyninin %100'ünü kullanmaya başladığında ortaya müthiş bir şeyin çıkmasıydı. Bence filmin aksiyonu da, mantığı da yerinde sayılır. Pardon, mantığı bazı yerlerde doğru fakat sonuçta bu uçuk bir film. Her şey mantıklı değil bu filmde. Buna Lucy ve polis memuru Pierre Del Rio'nun hastaneye acele ile gittiği araba sahnesi tam da yerinde bir örnek olur. Yani her şeyde de mantık aranmaz, eğlenmene bakacaksın biraz. Film de aslında konusu bir yana sürükleyici ve eğlendirici.
Bu arada filmin konusunu söyleyeyim: Lucy (Scarlett Johansson), Richard (Pilou Asbæk) ile 1 haftadır birliktedir. Richard, ondan Bay Jang'e (Min-sik Choi) elindeki çantayı götürmesini söyler. Lucy, çantayı götürürken bunun bir tuzak olduğu ortaya çıkar ve çantanın içinde mavi bir uyuşturucu olduğu ortaya çıkar. Bay Jang, uyuşturucu paketlerinden birisini Lucy'nin karnına yerleştirir fakat bir süre sonra uyuşturucu sızdırmaya başlar. Bu Lucy'nin beyin kapasitesinin artmasına neden olur. Beyin kapasitesi her dakikada artmaya devam etmektedir ve bu Lucy'ye güçler kazandırır.
Scarlett Johansson, iyi ve doğal bir biçimde oynamış, performansı akılda kalıcı bir biçimde. Morgan Freeman ise, filmde az gözüken bir yan karakter. Fazla büyütülecek bir yanı yok. Yine de filme bir şeyler kazandırmış Freeman. Bunun dışında Oldboy gibi Kore filmlerinden tanıdğımız Min-sik Choi, iyi bir kötü adam olmuş filmde. İngilizce değil de kendi dilinde konuşması ise onu daha bir etkileyici yapmış.
Lucy'yi aslında başka filmlere benzetebilirsiniz, özellikle de Limitless'a. Yani ben bu konuyu biliyorum demenize gerek yok. Limitless ve Lucy apayrı iki film. Limitless daha gerçekçi bir şekilde ilerlerken Lucy daha bir fantastik.
Lucy, etkileyici ve birazcık kısa bir film. (85 dakika) Filmin kötü yanlarına girebilir bu. Kötü yanları demişken onları da söyleyeyim: Filmde anlatılan evrenin sırları vb. sorular biraz havada kalıyor. Film yavaş başlayarak konuya biraz adapte olmamızı sağlıyor fakat 2. yarı çok hızlı ve enerjik geçtiği için bir yandan bitmesin istiyoruz ama biraz çabuk bitiyor.
İyi yanları ise: Sürükleyici ve başarılı bir film olmuş kötü yanlarının aksine. Konu ve aksiyon tatmin edici, uçuk ama bu yüzden de eğlenceli işte.
Lucy, türünün hayranlarını, aksiyon sevenleri veya Luc Beeson hayranlarını bile az bile olsa tatmin edebilecek bir yapım. Ben şahsen sevdim filmi. Zaman geçirmek için de ideal bence. Tavsiye ederim. 3.5/5
Gayet güzel, enteresan konusu olan ilginç bir film; ama oldukça da kısa. Az ve öz olmuş, oysa ki konu değişik olduğu için daha işlenebilirdi. Bir de sonu baya abartı olmuş: "hee hee tabi" diyosun izleyince ister istemez.. Bir de mafyadan intikam almak adına pek fazla bir şey yapmadı, bunu arttırıp aksiyon sahnelerine daha fazla yer verilebilirdi. ama gene de mutlaka izleyin derim.
iyi denebilecek bir film. seyretmek birşey kaybettirmez ama çok fazla beklentide olmamak gerek sanırım. zihnin %100 ünü kullanabilmeyi isteyip istemediğimi sorgulatması konuyu iyi incelediklerini gösterdi bana diyebiirim. aksiyona gelince o konuda sınıfta kaldı resmen. aksiyon sahneleri Nikita ve Jeanne D’Arc da ki performansından uzak bir Luc Besson vardı bu filmde...
Bilim kurgu çok da sevdiğim bir tarz olmamasına rağmen,Morgan Freeman ve Scarlett Johansson için seyrettiğim ve de çok beğendiğim bir film oldu.90 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım bile
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.