Hesabım
    Sabotaj
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Sabotaj

    Aşırı şiddetli istismar sineması yönetmeni bir Arnold aksiyonu yönetirse..

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Sabotaj, yönetmen David Ayer’in bir önceki başarılı polis draması Tehlikeli Takip’in şiddet dolu DEA’li (ABD’nin uyuşturucu suçlarına odaklanan özel timi) bir versiyonu olabilirdi fakat bol silahlı maço aksiyon sevenler için yapılmış bir slasher filmi olmaktan öteye gidemiyor.

    Tehlikeli Takip gibi muazzam, Sokağın Kralları gibi hayalkırıklığı yaratan filmlerin hepsinden bildiğimiz gibi yazar/yönetmen/polis diyaloğu uzmanı David Ayer, polislerin iç dünyasının sinemaya nasıl aktarılacağının farkında. İlk Gün ve Hesaplaşma filmlerinin senaryolarını yazdığı günlere bile geri dönersek Ayer’in polisler arasında gerçekçi diyalogları ve kendi dünyaları içindeki sert sosyal dinamizmi başarıyla aktardığını görüyoruz.

    Bir aile gibi birbirlerine bağlı bir grup sert mi sert DEA memurunun bir soygundan sonra darmadağın olmalarını anlatan Sabotaj, Ayer’den beklediğimiz gerçekçi diyalogları, eklektik bir grup oyuncunun doğal performansları ile aktarıyor. Tabii ki bu diyaloglar bir sürü fazla maço gösterişçilik ile dolu fakat Ayer hemen her zaman bu karakterler arasındaki güçlü bağı göstermeyi başarıyor. Yani sırf her an birbirlerini dövecek gibi davranmaları bir görev sırasında arkadaşları için kendilerini feda etmeyecekleri anlamına gelmiyor.

    Hikaye neredeyse şakaymış gibi basit: Trajik bir geçmişe sahip olan DEA memuru John ‘Breacher’ Wharton (Yaşına rağmen karizmasından ödün vermeyen Arnold Schwarzenegger) ve ekibi bir uyuşturucu kartelinden on milyon dolar çalmaya uğraşır ve başarısız olur. Altı ay sonra ekip aktif göreve geri alındığında elemanları Testere stili bol kanlı ve organlı cinayetlerle tek tek öldürülür. Ekibin hayatta kalan elemanları kendileri de öldürülmeden bu gizemi çözmek zorunda kalır.

    Bu hikaye yoksunluğu karakter bazlı bir gerilim yaratmak için kullanılabilirmiş ama Sabotaj’ın üçüncü perdesi ne yazık ki absürd bir final ile ilk yarının yarattığı dinamizmi birazcık siliyor.

    Ayer’in otantik diyalog yaklaşımı genelde karizmasını ve vücut dilini avantajına kullanırken replik bakımından durgun performanslar gösteren Schwarzenegger’in oyunculuk sınırlarını zorluyor. Schwarzenegger’in Breacher karakteri cinayetlerin ortasında ekibini sakin tutmak için aklını kaslarından çok kullanıyor.

    Karakterin geçmişi bir zamanlar eşi ve çocuğunun bir kartel tarafından öldürüldüğünü gösteriyor. Schwarzenegger, çektiği acıyı aktarmakta bu sefer o kadar başarılı ki 2002’nin Collateral Damage filmindeki benzer durum karşısındaki odun gibi performansını tekrar çekseler de o filme sıkıştırsalar demekten kendimi alamadım.

    Sabotaj’ın çoğunluğu Breacher ve cinayet dedektifi Caroline’ın (Olivia Williams) cinayetleri çözmeye çalışmasına odaklanan bir prosedür gibi ilerliyor. Ne yazık ki bir süre sonra filmin yapımcı stüdyosu tipik bir Arnold aksiyonu çekmeleri gerektiğinin farkına varıyorlar ve finali zorlama silahlı çatışma sahneleri ile dolduruyorlar. Bu sahneler teknik bakımdan başarılı ama hikayeyi fazla basit bir biçimde sonlandırıyor. Sanki Peter Berg 80'ler aksiyon klasiği Commando’yu yönetmiş gibi görünen absürd finali de unutalım en iyisi.

    Sabotaj, aslında ilginç bir soruyu cevaplıyor bir bakıma: Eğer bir aşırı şiddetli istismar sineması yönetmeni bir Arnold aksiyonu yönetseydi sonuç ne olurdu? Bu soru başka bir soru yaratıyor: Bu film hangi seyirci için yaratılmış?

    Sabotaj, sert, gerçekçi bir gerilim olmak için biraz bayat bir yaklaşıma sahip. Diğer yandan kafa boşaltacak klasik bir Arnold eğlenceliği için ise fazla dürüst bir şiddete sahip. Fakat en azından hem Arnold hayranlarını, hem de Ayer hayranlarını bir bakıma tatmin edecektir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top