Cehennem 3D
Yazar: Ali ErcivanCehennem 3D size cehennemi yaşatacak yaşatmasına ama ne yazık ki iyi bir korku filmi olduğu için değil... Şu an objektif ve soğukkanlı olmam lazım, biliyorum ama insan hayatında izlediği en kötü filmlerden biri hakkında ne kadar ölçülü yazabilir ki?
Bu "3D" kısmına değineyim önce. Ama neresine? İçinde 3D'ye hizmet eden tek bir plan olmayan, büyük kısmı farklı odalarda öylece durup konuşan kafalardan ibaret bir film, niye üç boyutlu çekilir? Cidden sormuyorum tabii, nedenini biliyorum. Bilet başına 18 lira para alabilmek için, başka ne olacak.
Sakinleşeyim. Evet. Bu filmde 3D ne sizi bir dünyaya sokmaya ne de korku sineması için yeni çözümler üretmeye yarıyor. Açılışta gökyüzünden yağan tüyler (sanırım tüydüler), bir sahnede üzerimize doğru uçan birkaç ufak CGI yarasa, kameraya doğru denizin üstünden taş sektiren tinerci çocuklar ve Ogün Kaptanoğlu'nun kabustan sıçrayarak uyanması belki. Filmin yapıp yapabildiği üç boyut numaraları bunlardan ibaret. Tabii bir de ön planlar. Ağaçlar, pencereler gibi. İyi bir kadrajda ön plan, arka plan, derinlik zaten vardır. Ön plandaki objeyi biraz daha ayırmak adına 3D kullanmanın manası ne?
Ya inanın, hiç 3D'sinde değilim. 4D çeksinler. Salona koku da versinler. Yağmur sahnelerinde tepedeki ufak fıskiyeler bizi ıslatsın. Yangınlarda salonun ısısı artsın. Her fikre açığım. Ama hepsinden önce bir senaryo yazmayı, mizansen kurmayı öğrensinler. Ben hayatımda bu kadar enformatik, bu kadar yapay diyalog görmedim. Cidden, Yavuz Özkan filmlerinde bile göremezsiniz böyle şey. Bir de bu lafları öylece kaskatı durup üç dakika boyunca ilkokul müsameresinde şiir okur gibi söylemiyorlar mı? Bir örnek olarak, "söylemiyorlar mı"nın da aynen her harfinin üstüne basa basa okunduğunu düşünün ama. Normal hayatta konuşulduğu gibi, "söylemiyolar mı" şeklinde değil. Dil konusunda muhafazakar bir edebiyat öğretmeni tavrıyla: "Söylemiyorlar mı?" Başka kim böyle konuşur ki?
Bir de ekibin röportajlarda sürekli bahsettiği, 3D sistemiyle çekim yaparken oyuncuların hareket alanının çok kısıtlandığı meselesi var. Aşırı dar alanda oynamak, resmi bozacak hareketler yapmamak zorundaymışlar. Muhakkak doğrudur. Gerçi biz ne 3D filmler izledik şu ana kadar, dünyalar yerinden oynadı, orası ayrı. Bütçe, teknik altyapı ve malzeme meselesidir herhalde. Yalnız oyuncuların robot gibi hareket edip konuşuyor olmasının sebebi buysa eğer, değdi mi yani şimdi 3D çektiğinize?
Lost'tan fırlamış gibi bir de Kara Duman var filmde. Yok, yok, şaka şaka. Ne Lost'u? 1990 tarihli Ghost'ta daha iyi efektler vardı Cehennem'dekinden. Hadi onu geçtim. Ya filmin korku objelerinden biri olan küçük oğlan çocuğuna ne demeli? Zavallı çocukcağız, suratında acayip bir makyajla, sırıta sırıta, sevimli sevimli geliyor bize doğru. Kahramanımız zavallımı görünce çığlığı basıyor. Ne bağırıyorsun ki şimdi durduk yere? Karıncayı incitecek tip var mı o çocukta? Korkmamızı mı bekliyorsunuz gerçekten bu sevimli keratadan? Halbuki nasıl da heyecanla, neşeyle yürüyor kameraya doğru!
Geçen hafta, 3 Harfliler: Marid'i birlikte izlediğim arkadaşıma söylediğim şey geldi aklıma. Korku filmlerindeki küçük kız çocuğu klişesinden yakınıyordu. "Ama düşünsene" demiştim (alaycı), "küçük bir erkek çocuğundan kim korkar bizde?" Bu film iyi bir dayanak oldu bakın o geyiğe.
Diyebilirsiniz ki bana bunları anlatma, film hiç korkutuyor mu, onu söyle. Şöyle söyleyeyim. Ben bu filmi seyrettiğim sırada, İstanbul'da 4.4 şiddetinde bir deprem oldu. Salon sallandı resmen. Ben yine de korkmadım. Sanırım o sırada, Ghost'taki Whoopi Goldberg'i fazlasıyla anımsatan manyak büyücü/falcı karakterine gülüyordum.
Biz sinema eğitimi alırken, her sömestr bir kısa film çekerdik. Bu kısa film jüriye girer; Lütfi Akad, Memduh Ün, Duygu Sağıroğlu gibi sinemacılardan oluşan jüri filmin geçip geçmeyeceğine karar verirdi. Üst üste birbirinden başarısız filmler çekmesine rağmen, yenilmeye doymayan bir pehlivan kadar azimli gözüken Biray Dalkıran'a şunu söylemek isterim: Cehennem 3D, derme çatma dekorlarda daha ilk filmlerini çeken 20 yaşında çocukların işleri arasında bile sınıfta kalırdı. Acı ama gerçek. Görüntü yönetmeni Doğan Sarıgüzel ile hukukunuz o noktadaysa, kendisine sorun. Aynı okulda benden kıdemlidir. Hazır yeri gelmişken, filmin görüntü yönetiminin gayet başarılı olduğunu da söyleyeyim. Ayıp etmiş olmayayım.
Son olarak da filmin tanıtımı için "uydurulan" haberden bahsetmek istiyorum. Hani film için gelen İspanyol ekip o kadar korkmuş ki adamcağızlar filmi bırakıp ülkelerine geri dönmüşler ya. Çocukların bile inanmayacağı bir haberle seyirciyi kandırmaya çalışmak... Bu haftasonu Hürriyet'te Cengiz Semercioğlu da bahsetmiş aynı şeyden. Sırf böyle "cinliklerle" seyirciyi aptal yerine koymaya çalıştıkları için gitmemek lazım bu filmlere. Katılıyorum. Gerçekten filmi yarıda bırakıp ülkesine dönen bir İspanyol ekip varsa bile, bunun sebebinin çok farklı olduğunu tahmin etmek zor değil. Böyle yalanlardan medet ummak da sadece ayıp.
Zoraki sürpriz finalden hiç bahsetmeyelim bile. Unutalım. Olur mu?
Twitter: aliercivan