Final Destination filmlerinden çikinca insan garip bir sekilde sokakta daha bir tedirgin yürüyor: sanki her an bir vida gevseyebilir, bir tabela kafaniza düsebilir ya da bir araba yoldan çikabilir. Daha önceki dört filmden herhangi birini izlediyseniz konuyu zaten biliyorsunuz demektir, olay akisinda hiçbir degisiklik yok: yine en basta bir kazayi rüyasinda görerek arkadaslarini ölümden kurtaran bir genç ve yine "ölümü aldatamazsiniz" kuralinin devreye girmesi ile ölmesi gerekenlerin tek tek ölmesi... Bir süre sonra zaten "acaba su adam ölecek mi" sorusunu birakip "acaba nasil ölecek" diye beklemeye basliyorsunuz. Tabii ölümlerin hiçbiri de söyle dogalgaz zehirlenmesi gibi sakin sakin olmuyor, illa ki bir parçalanma, bir fiskiran kan olacak. Filmin olumlu yanlari da yok degil bu arada: bastaki köprü sahnesi müthis bir ustalikla çekilmis, degme felaket filmlerine tas çikartir. Ayrica 3D teknolojisinin çok iyi kullanildigini kabul etmek lazim.
Son durak serisinin iyice baydığının ve artık suyunu çıkardıklarının en iyi örneği bu filmdir. Ne diyim ki abuk sabuk ölüm sahnelerinden tutun da saçma sapan senaryo silsilesi yok 3d falan diye insanları kandırıyorlar.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.