En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Ugur Tazegül
Takipçi
672 değerlendirmeler
Takip Et!
5,0
8 Ekim 2014 tarihinde eklendi
TEK KELİME İLE BAŞYAPIT DÖRT DÖRTLÜK "TEKRAR, TEKRAR, TEKRAR!" bu senenin en iddialı filmlerinden biri Edge of Tomorrow. IMDb puanı, hakkında yapılan tüm olumlu yorumları ve tabii ki de bilim-kurgu filmi olduğu için uzun zamandır takip ediyordum bu filmi. filmi izlediğim zaman gerçekten yapılan tüm olumlu yorumları hak ettiğini gördüm. daha önce izlediğim filmlerden farklıydı sanki Edge of Tomorrow. biraz Deja Vu, biraz da The Butterfly Effect filmlerini bana andırsa da filmimiz ana tema olarak çok farklı ve de çok özgün olmuş. bilim-kurgu'nun ve aksiyonun kesinlikle hakkı sonuna kadar verilmiş. sahildeki savaş sahneleri ciddi anlamda harika olmuş. aksiyon ve bilim-kurgu türlerinin dışında "dozunda" komedi faktörü de var filmimizde. sizi gülümseten birçok trajikomik anlar olacak. sürekli yenilenen ama sürekli başa dönen sahneler de bence bu filmi özel kılan en önemli etkenlerden birisi. bir de bi konu hakkında açıklama yapmak istiyorum. bilim-kurgu filmlerini sevin diye kimse size baskı uygulamıyor arkadaşlar. sevmeyebilirsiniz bu çok normal ama tüm bunlara rağmen bu filmi beğenmeyip de "sürekli aynı sahneler tekrarlanıyor, asla önermem" gibisinden şeyler yazıp boş yere bu filmi karalamayın. izleyecek olan insanlara engel oluyorsunuz. benim gibi bilim-kurgu filmlerine bayılıyorsanız mutlaka bu filmi izlemelisiniz. final ve finalde çalan şarkı mükemmel olmuş. 7.9
Filmi çok beğendim. İnce espiriler ayrı bi güzel olmuş , ara ara kahkaha atmak ve bu espirilerin Tom Cruise rolünde gerçekçi aynı zamanda bizden gibi görünmesini sağlamış.
Bilim Kurgu filmleri ağırlıklı olarak kurgu tarafına yönelip efektlerle uğraşırlar,Bu filmde de aynı durum göze çarpsa da zaman manipülasyonu ile bir miktarda olsa bilim tarafına ağırlık vermişler.Sadece efekt için çekilmiş filmlerden sonra en azından konusu ile de merak uyandırabilecek bir bilim kurgu filmi olduğu için beğendim.Bilim kurgu severlerin sıkılmadan izleyeceklerini düşünüyorum.
Filmimiz yakın bir gelecekte geçiyor ve yok edilmesi neredeyse mümkün olmayan bir uzaylı ırkının dünyayı istila edişini anlatıyor… “Yaşa, Öl, Tekrarla” döngüsü ile ilerleyen “Yarının Sınırında” keyifle izlenen, temposu düşmeyen bir bilim kurgu. Belki haksızlık olacak ama film, oynadığımız oyunlar gibi, her ölüşümüzde baştan aldığımız ve önceki hatalarımızı tekrarlamadan bir sonraki level’a geçmek için çabalama azmimizi hatırlatıyor. Tekrar başlama sahneleri bir süre sonra baygınlık veriyor ama her yeni değişiklikle konuya tekrar bağlanıyorsunuz.
Kurgu olarak oldukça özgün,başlarda oblivion tarzı bir film mi acaba dedirtiyor ama ilerleyince çok farklı bir noktaya aktığını anlayacaksınız filmin,ismi de kendi gibi güzel yarının sınırında...8/10
Sinemada izlemelik bir film. Sahneler tekrar ettikçe komedi unsuru da ortaya çıkıyor. Çöm Bill Cage karakterinin yavaş yavaş tecrübe edinmesini birlikte yaşıyorsunuz. Yılın bilimkurgu filmi.
filme hızla bir giris güzel savaş sahneleri sonra ise filmin konusunu anlatan bir bölüm en çok sonu nasıl biter diyordum güzel bitti ve emily ben bu kadını yeni keşfettim :)
Bilim kurgu, aksiyon ve komedi karışımının başarılı bir örneğkten günümüze dönüşlerle sürekli tekrar eden sahneleri çok özgün ve başarılı buldum. Tom Cruise filmi sırtlamış, yeniden doğmuş. Keyifle izledim ve çok beğendim.
Şuana kadar izlediğim en farklı ve en güzel aksiyon filmlerinden biridir Yarının Sınırı artık bildiğimiz yani sürekli aynı konular üzerine kurulmuş,aynı şekilde yapılan aksiyon filmlerinden çok farklı.Filmde asla sıkılmıyorsunuz sürekli aksiyon cruise'in Başyapıtlarından izlenmeye değer bir film.
....Japon bilim-kurgu yazarı Hiroshi Sakurazaka’nın All You Need Is Kill adlı romanından, Christopher McQuarrie’nin (Olağan Şüpheliler En iyi Senaryo Oscar’ını aldığını anımsatalım) başını çektiği üç kişilik bir senarist ekibi tarafından uyarlanan film, yakın bir gelecekte “Mimics” olarak adlandırılan uzaylı yaratıkların yaşayacak yeni bir gezegen bulma amacıyla dünyayı işgal edişlerini merkeze alıyor. Mimics insanoğlunun her hareketini taklit edebilen, tamamen öldürmeye programlanmış, üstelik zihinsel olaraktan bizden fersah fersah ileride bir “makro-organizmanın” savaşçı uzantıları. Tüm kaleleri fethedilmiş, tüm şehirleri tek tek düşmüş insanoğlu ise neredeyse çaresiz; zira Rita Vrataski’nin (Emily Blunt) önderlik ettiği askerlerden oluşan birlikler, dünya çapındaki tüm askeri örgütlenmelere, tüm ordu gazlarına rağmen geri dönüşümsüz biçimde gezegeni kaybetmek üzere. Çünkü olay Mimic’ler ya da alfa’lar ile savaşmak değil, esas beyni bitirmek olmalı; ama bu noktaya henüz gelen olmadığı gibi, ordunun üst düzey komutanları da egosantrik inatlarıyla sahaya zekâ yerine daha çok askeri sürmeyi yegane savaş stratejisi olarak görmekte. İşte adamımız Cage tüm bu karmaşanın ortasına balıklama düşüveriyor; orduya ve askeri pratiklere ne kadar uzak olduğunu kısa sürede çözdüğümüz ‘fake’ subayımız bir de çatışma esnasında zamanı sıfırlama yetisine bir hediye misali sahip olunca, filmin esas dinamizmi başlıyor...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.