Hesabım
    Kan ve Aşk
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Kan ve Aşk

    Sinemada bir 'insanlıktan çıkma' hali...

    Yazar: Murat Özer

    Angelina Jolie'nin ‘dünya meselelerine duyarlı' oluşunun arkasında bir ‘rol yapma' durumu seziyor musunuz? Bize sorarsanız, birçok kişinin kafasını meşgul eden bu sorunun cevabının pek bir önemi yok deriz. Neden mi? Bir şekilde ellerinde ‘güç' bulunduran isimlerin, her ne sebeple olursa olsun kimi kaygılar taşıyıp bunların üzerine gitmelerinin ne gibi bir zararı olabilir? ‘Güçsüz'ün (ya da ezilenin) meselesine eğilirken illaki ‘samimi' olmak gerekmez, gerekmemeli. Bunu bir reklam aracı olarak kullanıyorsanız bile, en nihayetinde bir ‘duyarlılık'ın yansımadır bu. Ezilene az ya da çok sağladığınız yarar, bir şekilde genel toplamda adaletsizliğin karşısında durmak anlamına gelecektir.

    2007 yapımı belgesel "A Place in Time"ı bir kenara koyarsak, Angelina Jolie'nin ilk yönetmenlik çalışması Kan ve Aşk (In the Land of Blood and Honey) da beklendiği gibi bu duyarlılığın bir uzantısı olarak karşımıza çıkıyor. Her ne kadar Sırp toplumunun öfkesini üzerine çekmiş, Sırpların filmin IMDb'deki notunu düşürmek için ellerinden geleni yapmalarını tetiklemiş olsa da, bu filmin bir ‘rol' olmadığı apaçık ortada. Jolie'nin buradaki hikâyeyi anlatırken ‘tarafgir' olduğu iddia edilebilir, doğrudur da. Ancak bu taraf olma durumunun bir yandan da insanlıkın tarafını tutma anlamına geldiği de unutulmamalı.

    2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa kıtasının 20. yüzyıldaki en yakıcı çatışmalarına sahne olan Saraybosna'yı mekan ediniyor Kan ve Aşk. Kapı komşularının birbirini ezip geçtiği, ‘ölüm'ün sıradanlaştığı, tecavüzün ‘hak' sayıldığı bir dönemi yeniden anlatıyor Jolie filmiyle. Erkeklerin hiç edildiği, kadınlarınsa yaşamayı unutacak kadar aşağılandığı ‘günah yılları'na yöneltiyor kamerasını. Evet, Sırpların bu filme öfkelenmelerini anlayabiliyoruz. Unutmaya çalıştıkları bir günahı yeniden önlerine getiren Jolie'ye karşı bir ‘cadı avı'nı başlatmış olmalarını da. Ancak tüm bunların yaşananları, tanıklıkları, acıları, daha doğrusu ‘gerçek'i törpüleyeceğini sandıklarını düşünmüyoruz. Onlar da biliyor günahlarını, her ne motivasyonla olursa olsun yapılanların bir ‘soykırım'ı işaret ettiğini.

    Kan ve Aşk, Bosnalı Müslümanları yeryüzünden silmeye çalışan Bosnalı Sırplara yükleniyor, evet hem de epeyce yükleniyor. Ama bu yüklenişte tipik bir Batılı soğukkanlılığı da mevcut. Bunu bir aşk hikâyesiyle örtmeye çalışıyor Jolie. ‘Kurban ve cellat' arasındaki aşkın yansımalarını koyuyor hikâyenin göbeğine. Bosnalı Müslüman kadın Ayla ile ona âşık olan Sırp subay Danijel'in ‘kirli savaş' boyunca yaşadıkları ilişkiyi izliyoruz filmde. Hikâye, bu yanıyla Ang Lee'nin Dikkat Şehvet (Se jie)'ini hatırlatıyor. Oradaki karakterlerin motivasyonlarına benziyor buradakilerin duyguları ve eylemleri. Bu ortaklık, filmi bir ‘kopya'ya dönüştürmüyor, aksine farklı coğrafyaların evrensel meselelerine dikkat çekme işlevi üstleniyor.

    Bütün dünyanın uzunca bir süre sırtını döndüğü, görmemeyi tercih ettiği savaşa olabildiğince içeriden bir bakış atan Kan ve Aşk, bu tür ‘olağanüstü' durumlarda kadınları ‘doğal fahişe' olarak gören zihniyetin üzerinde tepiniyor, yaşananların acısını tükürüyor bu zihniyetin suratına, ‘insan olma'nın nasıl da çabucak unutulduğunu gösteriyor bir kez daha. Filmde birçok çarpıcı sahne var, ama biri bu anlamda tam da hedefi buluyor. Danijel, askerlerinden birine evde durumların nasıl olduğunu soruyor. Askerse karısının üç aylık hamile olduğunu ve erkek çocuk istediğini söylüyor. Kız çocuk olursa onu çok seveceğini ve rahat bırakmayacağını ekliyor ardından da. Bunları gayet ‘doğal' bir şekilde anlatırken, hayatlarını yaşanmaz kıldıkları, ailelerini öldürdükleri, sistematik biçimde tecavüz ettikleri, hamile bıraktıkları, kısacası ‘insan' olarak görmedikleri kadınlara dair bir ‘parantez' açmayı bile düşünmüyor. Onların ‘normalleşen' bir sürecin son derece ‘normal' kayıpları olduklarını kanıksamış belli ki!

    Kimi zaman ajitatif hamlelerin öne çıktığı, hikâye kurgusunda bazı aksaklıkların göze çarptığı Kan ve Aşk, anlatımından ziyade anlattıklarıyla ‘önemli' bir film. Angelina Jolie de işin bu yönünün öne çıkmasını sağlıyor yönetimiyle, ‘mükemmel' bir sinema filmi yapmak değil belli ki amacı. Zaaflarına rağmen bunu başarıyor sonuç olarak, etkiliyor izleyenleri, tepkisiz kalmalarına izin vermiyor. Tepkisiz kalmak demek, insanlıktan da giderek uzaklaşmak demek zaten. Bunu da biliyoruz filmi izlerken, uzaklaşmamaya çalışıyoruz insanlığımızdan...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top