Senaristligini ve yönetmenligini Michel Hazanavicius’un üstlendigi Fransiz-Belçika yapimi Artist 1927 Hollywood’unda baslar ve teknolojik bir gelismenin sinemada tokat gibi patlamasini esprili ve hüzünlü siirsel bir dille isler: sinemaya ses gelmistir artik, halk taze ve konusan yüzler istemektedir. Eski yeninin yolunu açmali; genç, güzel ve konusan yüzler görünmelidir sinemada.
Konusan yüzlerin gelmesiyle, birçok benzeri gibi sessiz sinemanin hatiri sayilir yildizlarindan George Valentin’in (Jean Dujardin) de kariyeri kökten sarsilir. Isinden olduktan sonra birikiminin bir kismini yatirdigi sessiz film is yapmaz. 1929 Büyük Buhran’da borsanin çökmesiyle de pes parasiz kalir. Sinema yapisal bir dönüsüm geçirmis, kendi sakatlarini, ölülerini yaratmistir.
Sessiz sinemanin parlamayi sürdürdügü son dönemlerde Valentin figüran Peppy Miller (Bérénice Bejo) ile tanisir ve yapimcisi Zimmer’in (John Goodman) Peppy’ye is vermesini saglar. "Oyuncu olmak istiyorsan herkesten farkli bir yönünün olmasini gerekir" diyerek Peppy’nin dudaginin üstüne bir ben kondurur. Sinemaya sesin gelmesiyle kariyeri tirmanisa geçen Peppy artik genç, güzel, konusan yüzün ta kendisidir: "Benli Güzel" olarak taninir. Valentin ise çöküsün son noktasindadir. Sürekli yaninda gezdirdigi köpegi için, "Ah bir de konusabilse!" der. Sessiz sinema bir anda eskimis, unutulmus ve sonsuza dek bir kenara itilmistir.
Ister istemez insanin aklina Heiddegger’in teknoloji yorumu geliyor. Teknoloji düsmanligi ile teknolojik yapilanma elestirisinin farkliligini vurgulayan Heiddegger’e göre, modern bilimin kesinligi metafizigin son halidir. Teknoloji "tayin edici bir yoldur", "varligin geri çekilmesiyle", unutulusuyla, yitisiyle, gelen olaylarin açiga çikma biçimidir.
Teknolojik gelismeye karsi durmak mümkün olmadigi gibi kuskusuz akilci da degildir. Öte yandan teknolojik yapilanmanin elestirisinin yapilmasi, sorgulanmasi metafizige karsi durus olmasi bakimdan önemli. George Valentin karakteri de, teknoloji denen asiri hizin hayatlarimizda yarattigi derin degisimlerin, iktisattaki yapisal issizlik kavraminin iyi bir örnegi; çünkü o sessiz sinemada kaldi ve yeni yapilanmada yeri yok.
Saniyede 22 kare çekilen bu siyah-beyaz sessiz film, günümüz teknoloji dünyasindan sessiz sinemaya zarif ve anlamli bir selam, sanat yoluyla yitige, unutulana, yok olana bir saygi durusu ve geçmise dair bir siir niteliginde. Eskiden yararlanarak simdide bir yenilik yaratmadaki basarisiyla Cannes Film Festivali’nin gözdesi olan, Altin Küre Ödülleri’nden En Iyi Film’in de oldugu alti ödülle dönen Artist, 12 Subat gecesi açiklanan on iki kategoride verilen BAFTA ödüllerinden En Iyi Film, En Iyi Yönetmen, En Özgün Senaryo ile En Iyi Erkek Oyuncu’nun da dahil oldugu yedisini aldi. On dalda aday oldugu Oscar ödüllerindeki durumunu ise 26 Subat Pazar günü ögrenecegiz.
Erdal Alova, Necatigil Siir Ödülü’nü aldiginda Cumhuriyet gazetesinde yayinlanan söylesinde "Adonis ‘Her sey antik çagda olup bitti’ derken hakliydi bir bakima. Günümüzde insanoglu Iyonya’nin altin çaginin çok gerisindedir dogaya, nesneye, insana, sanata yaklasimiyla, merakiyla. Simdi ‘o yitik evren’i ariyor; insan yeniden ‘kendine benzemeye’ çalisiyor. Ama isi biraz zor. Bu zorlu çabasinda en büyük yardimcisi müzik, siir, sanattir, felsefedir" diyordu. Biz de Sakir Alimoglu’nun esprili bir siirinden alintilayarak ‘teknoloji o kadar ilerlediyse/önce kirik kalbimi tamir etsin’ diyelim.