Jan Svankmajer’in Gerçeküstü Dünyası
Yazar: Serdar KökçeoğluJan Svankmajer, 7. Avrupa Filmleri Festivali'yle bir kez daha Türkiye'yi dolaşıyor. Daha önce Spiklenci Slasti (Zevk Komplocuları) adlı filmini getiren festival, bu sene Svankmajer'in kısa metrajlarından seçilmiş 9 çalışmasına ve son uzun metraj filmi Otesanek'e yer vermiş.
Yönetmenin kısa metrajlı filmlerini izlemek, 60'lardan günümüze uzanan sinemasında kimi zaman akıl almaz bir gösteriye dönüşen tekniğinin geçirdiği aşamaları görmek açısından oldukça önemliydi.
Kukla sanatı, kolaj, heykel gibi farklı ifade biçimi ve canlandırma tekniklerinin şiddet, yamyamlık gibi öğelerle süslenen gerçeküstü hikayelere dönüştüğü sıradışı bir sinema Svankmajer'inki. Konvansiyonel sinemanın alıştırdığı izleme ve anlama pratiklerinin dışında, hem görsel olarak bir kolajı andıran karmakarışıklığı, hem de parçaları bir öyküye çevirmeye çalışan izleyiciyi yoran ve yarı yolda bırakan gerçeküstü yapısı filmleri tam anlamıyla yeni birer deneyime dönüştürüyor.
Rakvickarna (Punch ve Judy), eskimiş bir platform üzerinde çürümüş kuklaların şiddet gösterisi. Moznosty Dialogu (Diyalog Olanakları), nesnelerin diyalogları üzerine şaşırtıcı, komik ve naif bir çalışma. Çamurdan bir bedenin yavaş yavaş ortaya çıkan yeni organlarla var olma çabasını anlatan Tma, Svetlo, Tma (Karanlık, Işık, Karanlık), en etkileyici parçalardan biri. Naif bir gıdıklama, el yapımı, tuhaf bir evrende ürpertiye dönüşüyor.
Kısa filmleri içinde teknik olarak en sade ve gerçekçi öykü olmasına rağmen benim açımdan en etkileyici çalışma Byt (Daire) isimli 13 dakikalık filmdi. Kafka'nın öykülerini anımsatan bu hikaye, gerçeküstü oyunlarla dolu bir odaya giren bir adamı anlatıyordu. Karakterin yattığı yatağın birkaç saniye içinde eriyerek malzemenin ilk haline dönüşmesi gibi kafa uçurucu sahnelerle dolu Daire; "Tanrı Svankmajer'in uçuş takımlarına zeval vermesin" dedirtecek türden bir çalışma.
Festival kapsamında gösterilen Svankmajer uzun metrajı Otesanek'e gelince:
Senaryo, aynı adlı halk masalından uyarlanmış. Film, David Lynch'in Eraserhead'ini anımsatan bir öyküye ve günümüz Prag'ında geçmesi sayesinde şaşırtıcı bir "gerçekçiliğe" sahip.
Her ikisi de kısır olmaları nedeniyle çocuk sahibi olamayan orta yaşlı bir çift, yontularak bebeğe benzetilmiş bir ağaç kökünü evlat edinir. Zamanla aynı apartmanda yaşayan herkesi ilgilendiren bir soruna dönüşen bebek, masaldaki ile benzer bir sona sahip olur. Yönetmen, masala oldukça sadık kalmış. Tabii öykünün günümüzde geçmesi, başta Svankmajer'in belirttiği gibi, genetik ve çocuk sahibi olma çılgınlığı gibi tartışmalı konulara dokunduruyor...
Yönetmenin takıntılarından biri olan yemek (özellikle et) yeme eylemi, bu filmde de sıkça karşımıza çıkıyor. Apartman sakinlerini en çok yemek yerken görüyoruz. Zaman zaman, yenilenler nedeniyle iğrenç bir manzaraya dönüşen bu bölümler, aslında Otesanek'in yamyamlıkla sonuçlanan açlığını anımsatıyor. İnsanların saplantılı sevgisi sonucu canlanan bebek de her canlı gibi açlığını bastırmak istiyor sadece.
Canavarlaşan bebekten çok, onu yaratan ve besleyenlere dikkat çeken ve eleştiri okları yönelten film, söz konusu açlık olduğunda canavarlaşabilen insan türü üzerinde duruyor aslında. Örneğin yaşlı komşu, küçük kıza yönelttiği cinsel açlığıyla kızın gözünde bir canavara dönüşür.
Film bu anlamda sinema tarihinin en ilginç canavar filmlerinden biri olarak kabul edilebilir. Fakat yapıtın belki en zayıf yanı da yine bu canavar! Ağaç bebeğin tasarımının zayıf olması ve canlandırma tekniklerinden faydalanılarak doğrudan hikayeye sokulabileceği yerde beyaz çarşafların altında saklanması izleyiciyi karda kışta merakta bırakıyor. Yönetmen nedense yaratıcılığını gösterebileceği bu nesneyi es geçip basit tekniklerle hızla büyüyen bebeği izleyicinin hayal gücüne bırakmış. Bu en doğru yol gibi gözükse de yönetmen Svankmajer olunca izleyici "aç, aç" diye bağırmak istiyor. (Bu tercihin nedeni, filmin aslında bebeğin çevresindeki karakterleri merkeze alması da olabilir tabii)
Çek Gerçeküstücü Grubu'nun bir parçası olan yönetmen, kendi ülkesinden ayrılmaması, adını dışarıda duyurma konusunda çok fazla istekli olmaması (ingilizce bilmiyor) gibi nedenlerden dolayı batıda çok iyi tanınmıyor.
Avrupa Filmleri Festivali'nin Svankmajer imzalı 4 uzun metrajından ikisini getirmesi ve kısa filmlerinin belli başlılarını izleyiciye sunması bu anlamda çok önemliydi. Ne de olsa gerçeküstücü sanatın yaşayan en önemli isimlerinden biri Svankmajer.