Senaryosunu, 2007 yılında Booker Prize’a (İngilizce yazılarak Birleşik Krallık – UK sınırları içinde basılan en özgün romana verilen ödül) aday gösterilen aynı adlı kendi romanından uyarlayan Ian McEwan'ın yazdığı “On Chesil Beach”, yönetmen koltuğunda oturan Dominic Cooke’un çektiği ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
Dünya prömiyerini 7 Eylül 2017’de Toronto Uluslararası Film Festivalinin Özel Gösterim bölümünde yapan ve 18 Mayıs 2018 tarihinde vizyona giren filmin, 6.4/10 (2.419 oy) ve 3.8/5 (594 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.3/10 (129 yorum) ve 62/100 (33 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları orta karar bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor…
Buraya kadar yazdıklarımız, küçük bir araştırmayla herkesin rahatlıkla ulaşabileceği teknik bilgilerdi… İsterseniz gelin şimdi de, kendi yorum ve puanlamamız için her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle filmimize biraz daha yakından bakalım…
Aslında oyuncu denilince de, ortada bize göre sadece Florence Ponting ve Edward Mayhew karakterlerinde müthiş bir performans sergileyen Saoirse Ronan ile Billy Howle var…
Bu ikiliyi karşılıklı oynarlarken, kimi zaman tiyatro da sahnelenen bir oyunu izliyormuş duygusuna kapıldığımızı açıkça itiraf etmeliyiz…
Hani belki bu filmde olmamış… Ama eminiz yakın gelecekteki bir başka filmde, bu performanslarının meyvelerini mutlaka toplayacaklardır… Bu konuda özellikle Saoirse Ronan adına son derece umutluyuz… Bunun dışında, usta oyuncu Emily Watson’ın, varlığıyla filme renk kattığını da söyleyip bu fasla nokta koyalım deriz…
Filmin teknik kadrosuna da şöyle bir göz attığımızda ise dikkat çeken ilk isim, “The Place Beyond the Pines” (2012), “12 Years a Slave” (2013), “Stronger” (2017) ve “Widows” (2018) gibi filmlere de görüntü yönetmeni olarak imza atan Sean Bobbitt oluyor…
Tabii, bu arada “The Illusionist” (2006), “Eastern Promises” (2007), “The King's Speech” (2010), “Les Misérables” (2012), “The Imitation Game” (2014), “The Theory of Everything” (2014), “Star Wars: Episode VIII - The Last Jedi” (2017) gibi filmlerle “Game of Thrones” dizisi dâhil toplam 171 projede casting direktörlüğü yapan Nina Gold’u da unutmamak lazım…
Aslına bakarsanız başka isimler de ekleyerek bu listeyi daha da uzatmak mümkün… Ancak bizce gereksiz… Zira sinemaya gönül vermiş dikkatli izleyici, bu isimler olmadan da, son derece sağlam temeller üzerine inşa edilerek kurgulanmış bir filmle karşı karşıya olduğunu hemencecik fark edecektir zaten…
Bu arada itiraf etmemiz gereken bir başka şey daha var ki o da; filmin hikâyesine uygun olarak 1962 yazı öncesine flashbackler aracılığıyla yapılan dönüşler ile 1975 ve 2007 yıllarına yapılan yolculuklar da, Beethoven, Mozart, Haydn, Bach, Schubert ve Rachmaninoff gibi klasik müzik ustalarının eserlerinin arasına Chuck Berry, Marc Bolan (T-Rex) ve Amy Winehouse gibi isimlerden dönemin popüler rock şarkılarını serpiştirmenin de son derece zekice olduğu gerçeği…
Sonuç olarak; özellikle finalinde “La La Land” (2016) den esintiler de hissettiğimiz bu duygusal dramanın bize, tam 110 dakika boyunca hiç sıkmadan eşlik ettiğini söylemeliyiz…
Büyük bir ilgi ve keyifle izlediğimiz bu filmi, umarız sizlerde sever ve aynı keyifle izlersiniz,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 19 Ağustos 2018 günü saat 01.47’de yazılarak paylaşılmıştır...