Hesabım
    İkili Oyun
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    İkili Oyun
    Yazar: Melis Zararsız

    Sanıyorum uzun süredir ya son teknoloji filmler izlemişim, ya da derin mi derin Avrupa filmleri... Bu yüzden olsa gerek,İkili Oyun (The Double), başladığı anda, "amma eski tip klasik polisiye film tadı verdi" deyiverdim hemen. Bu hissim de uzun süre geçmedi açıkçası. Daha sonra şunu da farkettim, aslında özlemişim böyle FBI, CIA koşturmalarını, toplantılarını, delilleri, telefon konuşmalarını, ajanları, araba kovalamacalarını... Bildik sularda yüzer gibi rahat rahat izledim bu filmi. Richard Gere, Topher Grace, Martin Sheen gibi isimler de izlenebilir kıldı aslına bakarsanız.

    Çok hızlı bir özet oldu belki filmle ilgili düşüncelerim üzerinden. Filmin konusuna bakarsak, kısaca şöyle: Amerikalı senatör boynunda bir kesikle ölü bulunmuştur, emekli bir CIA uzmanı olan Paul (Richard Gere) ise zamanında seri katil olarak aranan "Cassius" isimli bir katili elinden kaçırmıştır, senatörün ölüm şekli nedeniyle 20 yıl sonra dahi olsa Cassius'tan şüphelenilince, yetkililer Paul'u genç bir FBI ajanı olan Ben ile (Topher Grace) biraraya getirir ve Cassius'u yakalamak üzere görevlendirir. Paul ise Cassius'un öldüğünü düşünmektedir. Bu konudaki gizemli davranışları, genç FBI ajanı Ben'in dikkatini çeker.

    Wanted, 3:10 to Yuma, Daha Hızlı Daha Öfkeli (2 Fast 2 Furious) gibi aksiyon filmlerinin senaristi Michael Brandt'in ilk yönetmenlik denemesi olan The Double/İkili Oyun, yıllardır beyazperdede izlemeye çok aşina olduğumuz ve fanatiği bile olsak artık sıkıldığımız türde bir polisiye macera sunuyor bize. Filmde izleyiciyi ters köşeye yatıran iki farklı konu var fakat biri çok erken açıklanıyor. İkinci ters köşe ise filmin son dakikalarına kaldığı için aslında son anda izleyiciyi etkilemeyi başaracak türden... Fakat sanki böyle bir filmde birden fazla oyun, yorucu olmuş.

    Ödüllü müzisyen John Debney, filmin aksiyonuna kattığı müziklerle iyi iş çıkartıyor. Brandt'in yönetmenlik deneyiminde tek hoşuma giden nokta ise, Gere'in canlandırdığı Paul karakterinin "çift karakterli" diyebileceğimiz psikolojik yapısını aktarırken slow motion'larla ve müziği kullanımıyla yarattığı inandırıcılık oldu. Fakat filmin belirsizlik ve aldatmaca üzerine kurulu teması, daha sağlam görsel dokularla daha başarılı bir şekilde aktarılabilir, izleyiciyi çok daha fazla etkileyebilir, vurabilirdi diye düşünüyorum.

    62 yaşındaki Richard Gere'in yakışıklılığı, yaşına göre fit vücudu ve kovalamaca sahnelerindeki atik yapısı ise filmi en çekici kılan, basit ama gerçek detaylardan biri. Alışılmışın dışına çıkmayan bir polisiye izlemek istiyorsanız, çok da vakit kaybı sayılmaz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top