Ortalama puan
3,7
360 Puanlama
Ruhlar Bölgesi hakkında görüşlerin ?
3,5
7 Temmuz 2013 tarihinde eklendi
Filme geçmeden önce, onun hakkında yapacağım yorumu da etkileyecek olan bir durumdan bahsetmem gerekiyor. Türk insanının, ben de dahil olmak üzere, öteden beri en sevdiği, en merak ettiği, en peşinde koştuğu türlerden biridir "korku sineması". Korkmayı severiz. Hele bir de sürprizli bir final varsa, veya hikaye kendi başına gerçekten oldukça orijinal ise tadından yenmez. Bu gerçekten uzun bir konu. Diyeceğim o ki, artık şunu kabul etmemiz gerekiyor (kendimin kabul etmesi de pek kolay olmadı gerçi): Yaklaşık 120 yıllık sinema tarihinde, haydi sadece korku olarak düşünelim, yaklaşık 100 yıllık "korku sineması" tarihinde, artık işlenecek çok da farklı bir konu kalmadı! Bir kere zombiler, vampirler, kurtadamlar, canavarlar vs. sanırım çoğumuzun "korku" olarak bile saymadığı, olsa olsa "aksiyon" kategorisine giren filmler. Bir iki başarılı istisna var tabii onlar hakkında çekilen filmlerde de. Ancak şu bir gerçek ki, genellikle ruhlar ve öteki dünya ile alakalı oluyor en korkutucu filmler. E onlardan bahseden de onlarca, yüzlerce film çekildi? Korku türünü bir dram, bir gerilim, bir romantik komedi, bir aksiyon-macera türlerinden ayırmak gerekiyor. Çünkü gerçekten 2013 yılında çekilecek herhangi bir korku filminin mutlaka ve mutlaka biraz klişe olacağı gerçeği var. "Insidious"un ne kadar muhteşem olduğundan bahsetmiyorum. Yalnızca "klişeler var hep" eleştirilerine pek de katılmadığımı belirtmeye çalışıyorum. Evet klişeler bolca var. Çoğu sahnesi önceden bir sürü filmde gördüğümüz sahneler. Adeta kopyası hatta. Ne yapalım malzemeler bunlar işte. Ha ne olur, 10 yılda bir "The Others" gibi bir başyapıt çıkar ortaya, yıllarca konuşulur. Bunun dışında çekilecek olan bütün filmler bir evde geçecek, tavan arası sahnesi olacak, elektrikler gidecek ve karakterlerden biri elindeki fenerle odaları tarayacak ve birden bir şey görecek, ani ve yüksek ses kullanımı izleyenleri yerinde sıçratacak (bu da son 5-10 yılda çıktı önceden yoktu ne güzel) vs. Ve evet yine bunların çoğunda mutlaka ve mutlaka bir çocuk üzerinden gidecek hikaye. Filmin çok yerden yere vurulacak seviyede olduğunu düşünmüyorum fakat aynı zamanda gerek senaryosu, gerek oyuncuları ile vasatı da pek aşamamış. İsmi olan bir kadrosu var ancak fark yaratamıyorlar.
4,0
19 Aralık 2013 tarihinde eklendi
Amacı olan korkutmayı başaran güzel bir film.Konusu astral seyahat yani çok da el atılmamış bir konu.Sonuda güzel ve heyecanlı bitti devamı umarım gelir ben beğendim ve korku severlere tavsiye ederim.
3,0
2 Eylül 2012 tarihinde eklendi
film başlarda çok iyi gidiyor. ortalarına kadar gizem ve sürükleyicilik söz konusu ancak daha sonra saçmalıklar başlıyor. sonunda ise yine heyecanlanıyor.
1,0
15 Haziran 2011 tarihinde eklendi
Kötü film izlemeyeli bayağı bir zaman geçmişti, isteyerek olmadı ama izlemiş bulundum. Yanına yaklaşmayın. 2/10
2,5
2 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Başlar başlamaz tavan arasındaki karanlıktan gerilim kurma ya da bebek telsizinden gelen tuhaf sesler gibi klişe yöntemlere başvurunca umudunuz azalıyor ancak ortalarına doğru on beş-yirmi dakikalık bir bölümü var ki gerçekten enfes ve adım adım hayatınızın en iyi gerilim filmlerinden birini izlediğinize ikna edecek gibi de oluyor bir an için.Hatta korkutayım derken komik olmanın kıyısından döndüğü ya da alenen komik olduğu anları bile göz ardı edebiliyoruz bu başarılı bölümlerinden ötürü.Ancak yarısından sonra film bilindik yola sapıyor tekrar ve tekdüze yol almaya devam ediyor.Özellikle son kırk dakikası bir çuval incirin berbat edilmesine çok iyi bir örnek.Daha tecrübeli,ayakları yere sağlam basan bir yönetmenin elinde bir gerilim başyapıtı çıkabilirmiş,bu haliyle kaçırılmış bir fırsat ''Insidious''.
3,5
22 Aralık 2020 tarihinde eklendi
“Insidious”, “Saw” serisinin yaratıcılarından Leigh Whannell’ın senaryosunu yazarken James Wan’ın da yönetmen koltuğunda oturduğu dört filmlik serinin, ana karakterler ile işlenecek mevzusunun tanıtıldığı açılış bölümü…

Aynen bu film sayesinde, “Paranormal Activity” (2007) deki “15 koy brüt 193 kazanlık” gişe başarısının tadı damağında kalmış olan Jason Blum’ın, yeniden “korku – gerilim” kategorisine sert bir dönüş yapmış olduğu gibi…

Ki bu projenin ilk filminde de 1,5 milyon dolarlık son derece mütevazı bir bütçe ile brüt 99,5 milyon dolarlık, hiç de azımsanmayacak bir hasılat rakamına ulaşılmış…

Gerçekten de müthiş bir “yatırım öngörüsü” …

Neyse…

Bu ufak gevezeliğin ardından filmimize dönecek olursak…

Besteci Renai (Rose Byrne) ve öğretmen Josh Lambert (Patrick Wilson) çifti, oğulları Dalton (Ty Simpkins) ile Foster (Andrew Astor) ve küçük kızları Cali (Brynn Bowie – Madison Bowie) ile beraber yeni evlerine taşınmışlar…

Ama henüz tam anlamıyla da yerleşememişlerdir…

Josh işine, oğlanlar da okullarına gittikten sonra piyanosunun başına geçen Renai, Cali’nin bebek telsizinden duyulan ağlama sesi üzerine yukarıdaki odasına çıkar…

O arada kulağına başka ilginç sesler de gelmeye başlamıştır…

Bu sesin kaynağını bulmak üzere evi ve hatta (tam bir “mezbeleliği” andıran) tavan arasını “şaşkınlıkla” kolaçan eden Renai, herhangi bir şeye de rastlayamaz…

Akşam Josh’da dönmüş ve bütün aile bir araya gelmişken, “davet edercesine” kendiliğinden açılan kapıdan süzülen Dalton birden tavan arasına çıkıverir…

Çıkıverir çıkmasına da…

Ampulü yakmak için tırmanırken basamaklarından biri kırılan merdivenden düşerek birkaç sıyrıkla atlattığı “hafif” bir kaza da geçirir…

Arkasından da Dalton’ın annesi ile babasını telaşlandıran “feryat figanı” yayılır ortama…

İşin daha da kötüsü, her ne kadar “hafif” dedikse de Dalton ertesi sabah uyanamayarak, derin bir uyku komasına girer…

Hastanede çocuğu inceleyen Dr. Sercarz’da (Ruben Pla) yapılan birkaç günlük testler aracılığı ile tıbbi bir sonuca ulaşamaz…

O nedenle araştırmaya devam edilecektir…

Ve böylelikle aradan üç aylık bir süre daha geçer…

Artık Dalton’ın bakımına, Kelly (Heather Tocquigny) isimli bir yoğun bakım hemşiresi de tutularak evde devam edilmektedir…

Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra bir gün Renai yine piyanosunun başındayken, bebek telsizinden “fısıltılar” halindeki garip konuşmalar duymaya başlar…

Dalton’ın kardeşi Foster da annesine, geceleri etrafta dolaşan Dalton’dan korktuğunu söyleyerek odalarının değiştirilmesini ister…

Bu sinir bozucu ortamda bir akşam, Josh ile Renai’de tam yatacaklarken kapıları çalınır ancak Josh gidip baktığında kimsecikler yoktur ortalıkta…

Kapıyı kilitleyerek alarmı kuran ve yeniden odasına çıkmaya hazırlanan Josh, Cali’nin odasında bir yabancıyı görmüş olan Renai’nin çığlıkları üzerine koşuşturarak fırlar…

Tabii görünürde yine herhangi biri yok…

Hadi geçti derken, bu kez de kapının alarmı öterek gecenin sessizliğini ve iyice gerilmiş olan sinirleri tamamen bozar…

Josh aşağıya yeniden indiğinde kapının açık olduğunu görerek hem kapıyı kapatır hem de alarmı susturur ve eline aldığı bir şömine maşası ile evde dolanmaya başlar…

Ne çare ki, aynı durum bir kez daha tekrarlanır…

Elbette çok daha başka olumsuzluklar da yaşanır…

Nihayetinde işin tadının iyice kaçtığını fark eden karı koca Lambertlar, yeni bir eve taşınmaya karar verirler…

Fakat değişen pek fazla bir şey de olmaz…

Renai bir ara, belki çare olur diye eski dostu Peder Liam Martin’i (John Henry Binder) devreye sokmayı düşünse de olaya Josh’ın annesi Lorraine (Barbara Hershey) bizzat el koyarak:

Oğlu ve gelinini, Specs (filmin senaristi de olan Leigh Whannell), Tucker (Angus Sampson) ve geçmişe dayanan bir dostlukları bulunan Elise Rainier (Lin Shaye) ile tanıştırır…

Başlangıçta Josh, bu ekibin yapacaklarını şarlatanlık olarak nitelendirse de filmde yepyeni gelişmeler start alır…

Nasıl mı?

O ana kadar, “haunted house – hayaletli ev” konsepti içinde kapalı tek mekânda kurgulanan film birdenbire biçim değiştirerek “doğaüstü” olayların söz konusu olduğu ilgi çeken bir korku temasına evrilecektir…

Bitirmeden ilave edeceğimiz son husus ise, “Insidious” ın sinemada esas belirleyici unsurun “para” değil “zekâ ve vizyon” olduğunu gösteren filmlerden biri olduğu biçiminde olacak…

Özellikle de sürekli olarak bütçemiz olsaydı neler neler çekerdik bahanesinin ardına sığınan “yerli” ve “milli” sinemacılarımıza yönelik bir eleştiri olarak…

Keyifli seyirler,

Son bir not:
Josh’ın ders verdiği 31. dakikada yer alan sınıftaki tahtaya dikkatlice bakacak olursanız James Wan ile Makyaj Bölümündeki Yeşim 'Shimmy' ve Leslie Borchard’ın adlarının da yazılı olduğunu görürsünüz…
2,5
25 Nisan 2014 tarihinde eklendi
Çok büyük bir numarası olmasa da film kendisini izletiyor. Bu türün meraklıları beğenecektir.
4,0
19 Ağustos 2011 tarihinde eklendi
Sadece son yillarin degil , komple korku-gerilim sinemasinin da en basarili örneklerinden . Filmde sürekli bir tekinsizlik , sürekli bir 'ne olacagini bilememe' ve gerilim hakim . Korku kliselerine oldukça yer veren ama yine de orjinal olmayi basarabilen bir yapim . Düsük bütçeyle kotarilmasi da ayri bir deger kazandirdi gözümde ... Türün meraklilarina siddetle önerilir ... 5/4 ...
3,0
1 Eylül 2011 tarihinde eklendi
Testerenin yaratıcısı James Wan ilk dakikasından kurduğu harika atmosferi, yavaş yavaş yükselen tekinsiz havası ve kötü ruh düzeyindeki işleyişiyle, 50. dakikaya kadar bir korku başyapıtına doğru ilerliyorduki bir anda oldukça kötü ruh çağırma sahnesiyle birlikte bir dolu saçmalıklar ve tuhaflıklar başladı, hayaletleri kapıları kapatarak engellemeler, çık içinden çık içinden diye bağırıp korkutulan ruhlar, boynuzlarını parlatan iblislere kadar görebileceğiniz her türlü abzürtlüğü kullanan, öteki boyuttaki ruhları birer zombi gibi resmeden şaşırtıcı(james wan sonunda illaha bi cinlik yapacak ya) olması gereken son fotoğraf makinesine yüklediği fazla işlevlik yüzündende etkileyici olamıyor ve sıradan bir korku filminden öteye gidemiyor niyazikki film.
2,5
24 Mayıs 2011 tarihinde eklendi
eskiden tv de kotu ruh diye bir fiLm wardi sanirim o fiLmin yeniden cekimi....
5,0
24 Mayıs 2011 tarihinde eklendi
Yönetmen Testerenin yönetmeni olunca doğal olarak ona göre bir beklentiye giriyor insan. İlk başları oldukça iyiydi. Ama genel olarak konuşmak gerekirse diğer filmlerinin altında bir yapım olmuş.
10/7
2,5
2 Temmuz 2011 tarihinde eklendi
Bu filmi Hollywood yerine İspanyollar çekseydi bir korku gerilim başyapıtı olabilirdi.Vasatı aşamayan bir yapım.2/5
3,0
6 Ağustos 2013 tarihinde eklendi
Biraz fazla abartılmış bir korku filmi. Basit ve ucuz numaralarla korkutmaya çalışıyor ama pek başarılı olduğunu söyleyemem. Siyahlı Kadın çok daha korkutucu ve rahatsız ediciydi. Benim biraz hayal kırıklığı yaşadığım bir korku filmi. Ama yine de gerilmek isteyenler izleyebilir. İkincisini yapmaya ne gerek vardı, onu zaman gösterecek.
2,5
11 Kasım 2011 tarihinde eklendi
Senaryo mantigi çok güzel begendim, kostümler mekanlar beklentinin çok üzerinde. Lakin uyarlama çok kötü bazi sahnelerde birakin irkilmeyi kahkaha bile atabilirsiniz. Usta eli degmemis bana göre.
3,5
13 Ekim 2012 tarihinde eklendi
Filmi perşembe günü sinemada izledim.Açıkçası ben Rose Byrne’nin oyunculuğunu filmin genelinde pek beğenmedim,Patrick Wilson Rose Byrne’a göre daha iyi oynamış diyebilirim,Barbara Hershey onun oyunculuğunu izlediğim Black Swan ve The Entity filmlerinde olduğu gibi yine iyi bir oyunculuk çıkartmış,diğer oyuncular da gayet iyi oynamışlar.

Filme gelirsek benim en sevdiğim korku serilerinden biri olan Testere’nin yaratıcılarının yeni filmi de gayet başarılıydı hatta bu film yine James Wan ve Leigh Whannell ikilisinin daha önceki filmi Ölüm Sessizliği filminden daha iyi diyebilirim.Baştan şunu söyliyim bence Paranormal Activity filmini izlerken gerilenler bu filmi izlerken de geriliceklerdir örneğin ben Paranormal Activity filmini izlerken baya baya gerilmiştim bu filmde de kesinlikle gerildiğim sahneler oldu.Film genel olarak sıkıcı bir korku-gerilim filmi değil,filmde bir anda korkunç bir şey çıkacak mı çıkmayacak mı diye filmin genelini sanki diken üzerindeymiş gibi izledim yani tedirgin edici ve gerilimli bir filmdi.Filmi izlerken korkmasanız bile tedirgin bir şekilde izlersiniz açıkçası benim gerildiğim sahneler vardı.Bence Ruhlar Bölgesi filmi gayet farklı bir korku-gerilim filmi konusu olsun yönetmeni olsun filmin finali olsun gerçekten sağlam bir korku-gerilim filmi.Filmde birkaç gereksiz sahne vardı keşke o sahneler olmasaymış bence filmin gerilimli havasını o anlık biraz bozmuş.

Yönetmen James Wan her zaman ki gibi yine kaliteli bir yönetmenlik çıkartmış.Filmdeki sahnelerin arka fonlarında kullanılan müzikler baya başarılıydı gerilimli sahneleri daha da fazla gerilimli yapmış.Bence konunun astral seyahat üzerine olması gayet güzel olmuş bir korku filmi için farklı bir konu olmuş,filmde gayet iyi bağlantılar da vardı.Filmin finali kesinlikle filme yakışan bir final olmuş Leigh Whannell filmine yine şaşırtıcı bir son yazmış.Son olarak ben beğendim farklı,tedirgin edici ve gerilimli bir film,sinemada izlemenizi tavsiye ederim.Filmin finali için puanımı biraz daha fazla veriyorum.

8/10
Daha Fazlasını Göster